Bedir, Hendek, Uhud işte orada… Gazze’de, Filistin’de…
Ah, keşke Resulullah’ın zamanında yaşasaydık da o yüce Peygamberin safında müşriklerle savaşsaydık diyenler… Peygambere ashap olsaydık, Bedir’de, Hendek’te, Uhud’ta, Huneyn’de, Hayber’de cihat meydanlarına çıkıp şehit olsaydık diye hayıflananlar… Resulullah’ı, Ehl-i Beytini, seçkin ashabını anıp gözyaşı dökenler, onlara mersiyeler düzenler, bastıkları yollara toprak olma arzusunu haykıranlar… Din için, Allah için, Peygamberin yolu için canlarımızı feda ederiz iddiasında bulunanlar…
Bundan daha büyük din savaşı mı olur? Alın size din savaşı! Bedir, Hendek, Uhut işte orada… Gazze’de, Filistin’de…
Bedir ayağımıza geldi! Uhud, Hendek, Hayber, Mute, Huneyn ayağımıza geldi… Peki neden çıt yok bizde? Gece gündüz Peygamber aşkıyla bizleri coşturan televizyon kanallarımız, şeyhlerimiz, âlimlerimiz neden peygamberin aşkı için canlarını feda eden erkekler, kadınlar, çocuklar için harekete geçmiyorlar?
Bu dinin samimi taraftarlarıysak eğer, bugün Filistin topraklarında tarihin en büyük din savaşlarından biri yaşanıyor. Müslümanların ilk kıblesini, üçüncü mukaddes mabedini yıkıp Müslümanların en mukaddes beldelerinde bir Yahudi devleti kurmak isteyenler, dünyadaki tüm Hıristiyanların desteğiyle Filistin topraklarında İslam dininden en ufak bir iz bırakmak istemiyorlar. Dünyanın tüm Yahudileri, tüm Hıristiyanları, bütün güçleriyle Gazze’deki, Filistin’deki bir avuç Müslümanın üzerine çullanıp kadın, çocuk demeden onları vahşice katlediyorlar.
İslamsız, Müslümansız bir Filistin için korkunç bir soykırım uygulayan bu alçak vahşilerle yapılacak savaş din savaşı olmayacak da hangisi olacak?
Eğer Gazze’de yaşayan bu onur abidesi, izzet ve şerefin evlatları Müslüman olmasalardı, İslam’dan başka bir din kabul etmiyoruz, biz Müslümanız ve Müslümanca yaşayacağız diye haykırmasalardı, Haçlıların, Siyonist Yahudilerin dayatmalarına, plan ve projelerine boyun eğselerdi, Mahmut Abbas ve diğer Batıcı, laik Filistinliler gibi İslam ile Allah ile aralarına mesafe koysalardı yine de bunca katliam ve soykırıma maruz kalırlar mıydı? Onlara yönelik bu korkunç vahşet karşısında küfür dünyası böyle derin bir sessizliğe gömülür müydü?
Sözde insan hakları örgütleri, kadın hakları örgütleri, çocuk hakları örgütleri ve bilmem ne örgütleri her gün Gazze’de, Batı Şeria’da onlarca savunmasız kadın, çocuk, bebek vahşice katledildiği halde neden seslerini çıkarmıyorlar? Neden? Çünkü onlar Müslüman, Allah’ın taraftarları, hakkın taraftarları…
Ey Müslümanlar! Ey İslam ümmeti! Ey Allah’ı ve O’nun cennetini arzulayan Müslüman kadın ve erkekler! Bari bu Ramazan ayında, bu mübarek ayda kalpleriniz, gözleriniz Allah’tan ve sizden başka kimsesi olmayan kardeşleriniz için kan ağlasın! Bari bu ayda bu mazlum, mahzun, çaresiz kardeşleriniz için çalışıp didinin! Onları unutmayın! Dualarınızla, yardımlarınızla, boykotlarınızla, dillerinizle, eylemlerinizle bu mukaddes savaşa katkıda bulunun!
Bu bir iman ile küfür savaşıdır! Rabbinizin huzurunda mahcup olmak istemiyorsanız bu kardeşlerinizin imdat çığlıklarına lebbeyk deyin… Onların dostlarını dost, düşmanlarını düşman edinin!
Düşünün, eğer Gazze’deki, Filistin’deki kadınlar Müslümanca yaşamayı ret etselerdi, tesettüre karşı çıksalardı Avrupa, savaş gemilerini onlar için harekete geçirmez miydi? Eğer Gazzeli erkekler eşcinsel olsalardı, Amerika onlar için savaş gemilerini yollamaz mıydı? Ve eğer Gazzeli çocuklar cinsiyet değiştirmek isteyen çocuklardan olsalardı Birleşmiş Milletler, sözde insan hakları örgütleri, Batılı ve onların bağımlısı doğulu liderler onlar için gözyaşları döküp dünyayı ayağa kaldırmazlar mıydı?
Anlayın artık, burada olan bir iman ve küfür meselesidir ve ne yazık ki bugün iman yetimdir, kimsesizdir; küfrün taraftarları ise çoktur…
Ey Müslümanlar! Birbirinizle uğraşacağınıza, birbirinize küfredeceğinize, zavallılığınızı örtmek için birbirinize çamur atacağınıza imanın imdadına koşun! Öfkenizi, hıncınızı, düşmanlığınızı küfre yöneltin! Küfrün taraftarlarına yöneltin!