Yanlış Kişi ve Odaklara Ümit Bağlamak
Gazze’deki ve diğer mübarek Filistin topraklarındaki katliam, vahşet, masum canlara yönelik kıyım ve soykırım; bunun canlı görüntüler halinde kendilerine izlettirilmesi, bilinçli az bir kesimin dışında Müslüman halklarda bir ümitsizlik, çaresizlik ve zayıflık duygusu oluşturmuş gibi görünüyor. Bu olumsuz hava bazı İslami kesimlerde de hissediliyor. Yazılarda, konuşmalarda, sosyal medya platformlarında, televizyon programlarında bu umutsuzluk ve çaresizlik hali gözle görülür bir şekilde artmış durumda…
Kendi ülkelerini, başlarındaki rejimleri bağımsız ve güçlü sanan; mitinglerde, açıklama ve mesajlarında esip gürleyen liderlerinin hamasi nutuklarına aldanan çoğu Müslüman halklar, yaşananlar karşısında büyük bir hayal kırıklığı içinde buldular kendilerini…
Konuşma ve nutuklarında dünyaya meydan okuyan liderlerinin Gazelli kardeşlerine bir dilim ekmek götürmekten bile, masum Müslüman çocuk ve kadınları toplu halde katleden terörist rejim ve hamileriyle ticaretlerini sınırlandırmaya cesaret etmekten bile aciz olduklarını gören Müslüman halkların ekseriyeti büyük bir utanç yaşıyor.
Bu acı gerçeklere inanmakta zorlanan çoğu insan şok hali yaşıyor… Gönül dünyasında derin bir hüzün ve kalp kırıklığı içinde bocalıyor.
Müslüman halkların kahir ekseriyetinin bu hayal kırıklığı, hüznü, ümitsizliği, çaresizlik duygusu; yanlış yerlere, yanlış mihraklara, yanlış adamlara ümit bağlamaktan kaynaklanmaktadır.
Bunca acı gerçeğe rağmen Müslüman halklar; Gazze ve diğer mazlum coğrafyalardaki katliam ve vahşet karşısında ciğerleri yanan, vicdanları isyan yüklü dindar kitleler hala başlarındaki Batı güdümlü lider ve yöneticilerden beklenti içinde olmayı sürdürüyorlar. Harekete geçmelerini bekliyorlar.
Oysa bu liderler, iktidarlar, rejimler hiçbir zaman Amerika, israil ve Batıyla bir hesaplaşmanın içine girmediler; girmeleri de mümkün değil… Katil Netanyahu’nun Arap liderlere yönelik, “koltuklarınızı kaybetmek istemiyorsanız oturun oturduğunuz yerde” tehdidi ve bu tehdidin yerini bulması İslam dünyasındaki liderlerin durumunu gayet berrak bir şekilde açıklamıyor mu?
Oysa İslam dünyası, İslam ümmeti hiç olmadığı kadar kurtuluşa ve özgürlüğe yakın… Yeter ki Müslüman halklar yanlış yerlere ümit bağlamasınlar ve kurtuluşa götüren yolu bilebilsinler. İslam ümmetini özgürlük ve kurtuluşa götürecek olan odak İslami hareketlerdir. İslami mücadelenin evlatları ümmet için gerçek bir ümit kaynağıdır.
İsrail, tüm emperyalist dünyanın desteğini arkasına almış olmasına rağmen beş aydır direnişle baş edememektedir. Gazze’de HAMAS ve İslami Cihat, Güney Lübnan sınırındaysa Hizbullah karşısında ölümcül darbeler alan Siyonist rejim zillet ve başarısızlığının öfkesini savunmasız sivil halktan almakta ve bu alçakça vahşeti dünyaya zafer diye yutturmaya çalışmaktadır.
Yine dünyanın sözde süper gücü Amerika ve sömürgeci İngiltere, Kızıldeniz’i israil’e kapatıp ekonomisini çökerten Ensarullah’a yönelik üç yüzden fazla hava saldırısı düzenlemesine rağmen hiçbir başarı elde edememiş, Ensarullah’ı geriletmeyi başaramamıştır.
Afganistan’da, Irak’ta ve daha birçok yerde büyük yenilgiler alan, zillet içinde kaçmak zorunda kalan Amerika gibi Siyonist çete de Filistin topraklarından kovulacaktır.
Sadece İslam tarihine değil, insanlık tarihine de altın harflerle yazılacak olan ve özgürlüğe susamış mazlum halklar için sürekli bir ilham kaynağı olacak Gazze destanı, taşları yerinden oynatmış, askeri ve siyasi dengeleri alt üst etmiş ve israil için, Amerika için, Batı için, Batı uygarlığı için yenilgi sürecini hızlandırmıştır.
İslam ümmeti Batının, onun şımarık çocuğu Siyonist rejimin yenilgisi ve İslam topraklarından kovulması ile birlikte bağımlı yönetimlerden de kurtulacaktır inşallah…
İslam ümmeti için, İslam dünyası için aydınlık yarınlar hiç ummadığımız kadar yakındır inşallah…
Müslüman halklar umutlarını hakiki kurtarıcılara bağladıkları takdirde, kalpleri kasıp kavuran karamsarlık ve ümitsizlik rüzgarları da dağılıp gidecektir…