• DOLAR 34.468
  • EURO 36.369
  • ALTIN 2870.679
  • ...

Türkiye yüz milyonluk nüfusa sahip, imparatorluk geçmişi olan, halkı bilinçli ve uyanık, binlerce alim ve aydına sahip bir ülke. Ve bu ülkenin halkı 14 Mayıs’ta sandığa gidip kendisini yönetecek insanları seçecek.

Seçim yarışındaki partilerin birbirlerini eleştirmesi, açıklarını yakalama yarışına girmesi, hatta hakarete varan suçlamalarda bulunması, etik değil, ahlaki değil ama bir dereceye kadar anlaşılabilir. Batı ülkelerinin ve Batı kültürünün etkisi altındaki ülkelerin çoğunda ne yazık ki seçim günlerinde böyle bir atmosferle karşılaşılabiliyor. İnsanlar İslami değer ve öğretilerden uzaklaştıkça ahlaki anlamda savrulmalar da tırmanışa geçiyor.

Lakin yabancı ülkelerin, dış güçlerin seçime müdahale edip açıkça taraf tutması ve halkın iradesine güvenmeyip, saygı duymayıp insanları yönlendirmeye çalışması büyük bir küstahlık, bir terbiyesizliktir. O ülkenin halkını aşağılamak, onlara sömürge muamelesinde bulunmaktır. Dışarıdan bir ülkenin iç içlerine müdahale o ülkenin bağımsızlığına açık bir saldırıdır. O ülke halkının iradesini ayaklar altına almaktır.

Hele hele dış güçlerin, daha doğrusu Batılı devletlerin, Amerika ve Avrupa’nın desteğini alan partilerin bu müdahaleyi büyük bir coşkuyla benimsemesi, Batıya gülücükler dağıtıp ilanı aşk etmesi, Batı başkentlerine birlikteyiz, sizinleyiz, hizmetinizdeyiz manasında göz kırpıp güzellemeler dizmesi akıllara durgunluk veren, insanı dehşete düşüren bir tutumdur.

Batı neden seçimlere müdahale ediyor? Kuşkusuz bu soruya az buçuk bilgisi olan herkesin vereceği cevap; “Tabi ki çıkarları için” olacaktır. Yani Batı/Avrupa; şimdiki yönetimi, mevcut iktidarı, çıkarları için, sömürgeci emelleri için bir tehdit olarak görüyor. Emre amade bir Türkiye istiyor. Batının kirli emellerine hizmet eden, Batının çıkarları için asker görevi gören, bağımsız ve üretken olmayan, geri kalmış, zayıf, güçsüz, halkı cahil bir Türkiye… Ekonomik, askeri, kültürel olarak bağımlı bir Türkiye… Ucuz Pazar görevi gören, ucuz insan kaynağı sağlayan, doğal kaynakları Batılı şirketlere peşkeş çekilmiş, yoksul bir Türkiye…

İktidara gelme uğruna Batının bu hedefine hizmet eden partiler nasıl güçlü ve kalkınmış bir Türkiye inşa edebilirler ki? Mandacı zihniyete boyun eğmiş, müstemleke valisi olmayı kabul etmiş, köle ruhlu, uşak bir iktidar; ülkesine ekonomik, askeri, kültürel bağımsızlık getirebilir mi?

Evet, sorunlarımız çok. Yanlış giden şeyler çok. Bizi öfkelendiren çok şey var. Ama bu gidişatı Batıya uşaklığı peşinen kabul etmiş, Batının hizmetkarı olacağını şimdiden ilan edip ülkenin zenginliklerini Batıya peşkeş çekme arzusunu saklamayıp, Batıdan aferin almak için çırpınan mandacı zihniyet, olumlu yönde değişim sağlayamaz. Yağmurdan kaçarken doluya tutulma riski hiç olmadığı kadar yüksek.

AK Parti iktidarı hiç kuşkusuz halkın öfkesinin haklı nedenlerini kabullenmiş, bu konudaki yanlışlarını düzeltmek için çaba içerisine girmiş ve olumlu yönde çok ciddi adımlar atmaktadır. Türkiye eski Türkiye değil. Halk bilinçli, gençlik bilinçli. Sivil Toplum Kuruluşlarının gücü ve etkisi gün geçtikçe daha da artıyor. İktidarın yanlışlarını düzeltip daha müreffeh, güçlü, özgür, bağımsız, özüne dönüş hareketini başlatmış bir Türkiye için örgütlü bir şekilde çalışan çok sayıda STK var. AK Parti iktidarı da bu konuda istekli. Halkıyla iş birliği yapmaya hazır. Batıyı kızdıran da bu zaten…

Halkın içinden çıkmış, bağımsız ve güçlü bir Türkiye için kolları sıvamış, NATO’ya ucuz, bedava asker olmayı, halkını ve ordusunu Batının çıkarları için harcamayı reddeden, başta Rusya ve İran olmak üzere Batı karşıtı cepheyle yakınlaşma içerisinde olan bir Türkiye yerine Batının sömürgesi olmaya razı, Batı için komşularıyla çatışan, iç huzursuzluk ve bölünmeler içinde çırpınıp duran geri kalmış bir Türkiye istiyorsanız Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı yapabilirsiniz. Yirmi yıldır sivillerin yönettiği bir Türkiye yerine askeri cuntanın borusunun öttüğü, yöneticilerinin askerlere selam çaktığı, bir sabah darbelerle uyanabileceği korkusu yaşayan bir Türkiye istiyorsanız diyecek bir şey yok. Kendi öz iradenizin yerine Batılı başkentlerin dayatmalarına razıysanız söylenecek söz kalmıyor artık.