LAİKÇİLER NEDEN BU KADAR AZGIN BİR PANİK İÇİNDELER
Görüyorsunuz, HÜDA PAR Genel Başkanı sayın Yapıcıoğlu’nun dediği gibi ülke sanki seçime değil de iç savaşa gidiyor. Laikçi kesimler öyle hırçın, öyle azgın bir kampanya yürütüyorlar ki… Hiçbir iftiradan, hakaretten, yalandan, linç kampanyasından vazgeçmiyorlar. Yürüttükleri kirli saldırı ve algı kampanyalarıyla Türkiye’nin güvenliğine, iç huzuruna, iç barışına büyük tehdit oluşturuyorlar. Halkı keskin çizgilerle farklı kamplara bölüyorlar. Akıl almaz provokasyonlarla halka korku pompalıyorlar.
Yok İslamcılar gelecek, yok şeriat hâkim olacak, yok Taliban iktidar olacak, falan, filan… Halbuki şeriatı getirecekleri dedikleri insanlar yirmi yıldır iktidarda. Türkiye Ak Parti iktidarı döneminde daha da Batılılaştı. Laik devlet ise halkın gözünde daha da meşru hale geldi. Yani gerçekten bu azgın laikçilerin derdi laiklik ve demokrasi ise, Ak Parti iktidarında laiklik de demokrasi de daha da ilgi görür hale geldi. Yani İslamlaşma süreci kocaman bir yalan. Batılılaşma bu yirmi yıl zarfında beli kesimlerden geniş halk kesimlerine doğru yayıldı.
O zaman bu azgın laikçilerin derdi ne? Neden böyle büyük bir panik ve nefretle saldırıyorlar. Çünkü dertleri laiklik, demokrasi, Batıcılık falan değil. Hatta Kemalizm bile onların umurunda değil. Bu ideolojiler, kavramlar onlar için sadece birer paravan idiler. Araç ve maske görevini kullanıyorlardı.
Onların derdi, öfkesi, kini nefreti, paniği bu yirmi yıl içinde sahip oldukları imtiyazlarını, ayrıcalıklarını kaybetmeye başlamalarıdır. Onlar iki asra yakın, özellikle Jön Türklerin ve İttihatçıların Osmanlı Devleti’nde iktidarı ele geçirmelerinden, önemli mevkileri işgal etmelerinden bu yana imtiyazlı bir kitle olagelmişlerdi. Türkiye onların elindeydi. Bu ülkenin zenginliklerini hiç kimseye hesap vermeden talan edebiliyorlar, mutlu ve putlu bir azınlık olarak yaşamlarını sürdürebiliyorlardı. Kendilerine dünyevi bir cennet yaratmışlardı. Halk adına halkı istedikleri gibi yönetebiliyorlardı. Her biri kendine küçük bir tanrı gözüyle bakıyordu.
Ama Ak Parti iktidarı onların bu imtiyazlarına çomak soktu. Ülkedeki özgül ağırlıklarını kaybetmeye başladılar. Ayaklarının altındaki halı çekilmeye başlandı. Geniş halk kitleleri de bu ülkeyi sahiplenmek için sahaya indi. Onlara bu ülke babanızın çiftliği değil, biz de varız dediler. Küçümsedikleri, hizmetçi gözüyle baktıkları insanlar iktidara talip oldular. Bir asırdan fazladılar küçümsedikleri, horladıkları, irticacı, gerici yaftasıyla dışladıkları dindar kitleler önemli mevkilere geldiler. İnançlı kadrolar oluştu.
Onlar için geniş dindar halk kitleleri sadece yönetilmeye, işçi, hademe, çiftçi olarak güdülmeye yarardı. Devlet onların babalarının çiftliğiydi. Başkasının bu konuda hak talep etmeye ne hakkı ve ne de cesareti olmamalıydı.
Evet, Ak Partinin hataları, yanlışları var. Benimsemediğimiz birçok politikaları da var. Hem iç hem de dış politika konusunda benimsemediğimiz uygulamaları var. Ama bu azgın laikçi kesimle, CHP zihniyetiyle onları kıyaslamak haksızlık olur.
Bu azgınların tek derdi, imtiyazlarını geri almak. Eğer onlar gelirse bu halkın elde ettiği tüm kazanımlar yok olur gider. Ülke tekrar askeri bir dikta rejimine mahkûm olur. Türkiye hem askeri hem ekonomik hem de siyasi anlamda geri dönülemez bir çöküntü girdabına girer.
Görüyorsunuz işte, seçime 40 gün kala halka sunabildikleri hiçbir proje ve hizmet vaatleri yok. Daha şimdiden koltuk kavgasına tutuşan bu malum kesim, kirli algı ve iftira kampanyalarıyla hedef aldıkları HÜDA PAR'ı vurma üzerinden puan toplamaya çalışacak kadar zavallı ve çaresizler, projesizler.