Davamızın da halkımızın da infaklarımıza ihtiyacı var
Bir toplumda karşılıklı sevgi, muhabbet, kardeşlik iklimi, huzur, güven karşılıklı yardımlaşmadan geçer. Eğer insanlar birbirlerini düşünür, ihtiyaç sahiplerine el uzatır, yoksul ve muhtaç kardeşinin yardımına koşar, ben merkezci, egoist bir yaklaşımdan kaçınırsa o toplumda insanların canı da malı da güvende olur. Fakir zengine düşmanlık etmez, haset, kıskançlık, kin, nefret gibi olumsuz duygular kalplerde kendine barınacak yer bulamaz.
Biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki hem davamızın hem de halkımızın infaklarımıza, zekatlarımıza, sadaklarımıza ihtiyacı var. Özellikle büyük yıkım ve yoksulluğa yol açan deprem felaketinden sonra ülkemizdeki muhtaç insanların sayısı çok daha artmış durumda. Biz sıcak yuvalarımızda, iftar sofralarımızda birçok çeşit yiyecekle oruçlarımızı açarken soğuk çadırlarında üşüyüp bir lokma yemeğe muhtaç on binlerce depremzede kardeşimiz, bacımız, yavrumuz var. Onlar kendilerine ulaşacak bir sıcak yemeğin özlemini çekiyorlar.
Sadece depremzede kardeşlerimiz değil, yoksul, çaresiz, muhtaç Müslümanların çok olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz. Milyonlarca Müslüman kadın ve çocuğun bir lokma ekmeğe muhtaç olduğu, evlerinden, yurtlarından uzakta perişan bir şekilde yaşadığı, etrafımızın muhacir Müslümanlarla dolu olduğu bir zaman dilimi… Böyle zamanlarda infak, hayır yolunda harcamak daha bir anlamlı hale geliyor.
İnfak, yani Allah için, Allah yolunda harcamak, Allah`ın yoksul kullarına yardım, şefkat ve merhamet elini uzatmak. Bu anlayışa, infak bilincine hepimizin ihtiyacı var. İnfak cennete götürür çünkü. Allah`a yaklaştırır, Allah`la rabıtayı güçlendirir, iman ve ihlâsı kavileştirir.
İnfak yüce yaratıcımızın her fırsatta övdüğü, gerçek müminlerin temel özelliklerinden saydığı, Kur`an`da namazla birlikte andığı, kurtuluş ve cennete ulaşmanın yolu olarak gösterdiği bir ibadet. Kur`an`da müminlerin özellikleri sıralandığında, “Onlar namazlarını huşu içinde kılarlar” ifadesiyle birlikte, “Allah yolunda infak ederler” sözleri de mutlaka geçer.
Modern toplum ne yazık ki israfçı bir toplum… Harcamalarımız, ihtiyaçlarımız bitmez. Para harcadığımız çoğu şey gereksiz, eve getirdiğimiz yiyeceklerin yarısı çöpe gidiyor. Ama iş infaka gelince bir anda cimrileşiyoruz. Allah yolunda verdiğimiz birkaç kuruş gözümüze gelirken fuzuli harcamalarımız vicdanlarımızı hiç sızlatmıyor. Cenneti istiyoruz, iyi birer Müslüman olmayı arzuluyoruz ama pratiğimiz arzularımızın çok uzağında.
Özellikle dinlerine düşkün, dini dertleri olan, toplumun ihyasını isteyen Müslümanlar, davalarının da infaklarına şiddetle ihtiyaç duyduğunun bilincinde olmalı. Zekatlarımızı, infaklarımızı, sadakalarımızı davamızın yükselmesi için cömertçe verebilmeliyiz. Ellerimiz ceplerimize, cüzdanlarımıza cömertçe gidebilmeli. Batıl davaların devasa gelir kaynaklarının olduğu, egemen güçlerin kötülük odaklarının güçlenmesi için hiçbir harcamadan kaçınmadığı bu zamanda davamızın kötülük odakları karşısında güçlü bir duruş sergilemesini istiyorsak mal varlığımızı davamızın hizmetine amade etmeliyiz.
Aylık masraflarımız için on binlerce lira harcayıp, milyonluk ev ve arabalar için kesenin ağzını sonuna kadar açıp davamız ve yoksul, muhtaç, mağdur kardeşlerimiz için gülünç rakamlar ayırdığımız zaman, davamıza ve halkımıza olan muhabbet ve bağlılığımız da o oranda gülünç sayılır.
Dilimizle, sosyal medya ortamlarında, WhatsApp gruplarında dinimize, mazlum insanlarımıza yönelik yaptığımız süslü övgülerin altını doldurmadığımız zaman, yüce yaratıcımızın yanında bu övgülerin hiçbir kıymeti harbiyesinin olmadığı bilinmeli.
Mukaddes kitaplarında, “Ey iman edenler, yapmadığınız şeyleri niye söyleyip duruyorsunuz” uyarısı bulunan bir dinin mensupları olduğumuz hiçbir zaman unutulmamalı.