• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.89
  • ...

Türkiye’nin halkıyla, devletiyle onur ve izzetini ayaklar altına alan Mavi Marmara Katliamının üzerinden on iki sene geçti. Siyonist işgal rejimi 31 Mayıs 2010 yılında Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara Gemisine uluslararası kara sularda saldırmış, korsan devletin bu terörist saldırısında birçok Türkiye vatandaşı şehit olmuş, gemideki diğer Türkiye vatandaşları da esir edilerek işgal altındaki topraklara götürülmüştü.

Türkiye’nin bağımsızlığına yönelik bu saldırıda aşağılık rejim Türkiye vatandaşlarını alçakça aşağılamış, her türlü iğrençliği göstermişti.

Bu vahşi saldırı sonrası Türkiye’yi yönetenler esip gürlemişler, Siyonist rejimi terörist devlet ilan etmişler, şehitlerin ailelerine intikamın mutlaka alınacağını söylemişler ve bu yönde Türkiye’nin onurlu Müslüman halkında ciddi bir beklentinin oluşmasına neden olmuşlardı.

Yine Türkiye yönetimi Siyonist rejimle ilişkilerin normalleşmesi için birçok şart ileri sürmüşlerdi. Bu şartların en önemlilerinden biri Gazze’de ablukanın kaldırılması, diğeri ise işgalci israil ordusunun Türkiye vatandaşlarını şehit eden katil subaylarının yargılanmasıydı.

Ne yazık ki aradan geçen süre zarfında İktidar, Müslüman Türkiye halkında oluşturduğu beklentiyi boşa çıkardı. Mavi Marmara Katliamının intikamı alınmadı, Gazze’de abluka kalkmadı, Siyonist rejimin terörist faaliyetleri sürüp gitti. Hiçbir şey değişmediği halde Türkiye, kendi vatandaşlarını katleden, Türkiye’nin bağımsızlığı ve onuruyla adeta dalga geçen Siyonist çeteyle sarmaş dolaş oldu. İktidar kendi halkına büyük bir hayal kırıklığı yaşattı.

Aynı hayal kırıklığı Kudüs ve Mescid-i Aksa meselesinde de yaşandı. Türkiye, Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın ümmetin, dolayısıyla kendilerinin kırmızıçizgileri olduğunu ilan etti. Bu konuda hükümet ve iktidar partisi kameraların karşısında, halka hitap ederken, her fırsatta esip gürledi. Kudüs’ün yalnız olmadığını, sahipsiz olmadığını söyleyip durdu. Hatta Siyonist çeteyle normalleşen Arap rejimlerini şiddetle eleştirdi. Bu davranışıyla Türkiye halkında yine büyük bir umudun yeşermesine neden oldu.

Lakin Kudüs Davası meselesindeki davranış, Mavi Marmara Katliamı sonra yaşanan tutarsız davranışla aynı oldu. Söylemler, açıklamalar, demeçler sadece lafta kaldı. Haydut rejim, işgalci çete Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’ya yönelik terörist saldırılarını her geçen gün daha da şiddetlendirdi. Müslümanların üçüncü mukaddes şehri Kudüs’ün Yahudileştirilmesi süreci hiç olmadığı kadar hız kazandı. Ama Türkiye kısa bir süre içinde Kudüs ve Mescid-i Aksa konusundaki söylem ve açıklamalarını unuttu.  Şiddetle eleştirdiği Arap rejimlerin yolundan giderek Siyonist çeteyle sarmaş dolaş oldu. Siyonist çetenin terörist cumhurbaşkanını Türkiye’ye davet ederek onu baş tacı etti. Kendi subaylarına terörist çetenin sözde bayrağını bu mukaddes topraklarda, Anadolu’nun mukaddes topraklarında dalgalandırdı.

Bu çelişkili, tutarsız, samimiyetten uzak politikalarına tepki gösterip Mavi Marmara konusundaki söylemlerini, intikam yeminlerini hatırlatanlara, biz mi gidin diye karşılık verdi iktidar partisi. Yine Kudüs konusundaki hassasiyeti hatırlatıp Siyonistlerle niye normalleşiyorsunuz diye soranlara, Kudüs davası ayrı, israil ile normalleşme ayrı deyip adeta alay ettiler.

Evet, ne diyebilirim; Mavi Marmara Katliamının yıl dönümünde Türkiye’nin geldiği nokta acı verici. Siyonist çetenin mazlum Filistin halkına yönelik vahşi cinayetleri daha da artmış durumda. Her gün şehit haberleri ile yaralı haberleri ile sokak ortasında katledilen mazlum kadın ve çocuk haberleri ile uyanıyoruz. Siyonistlerin Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya tecavüzleri tehlikeli boyutlara varmış durumda. Müslümanların ilk kıblesinin yıkılması riskinden konuşuyor herkes. Siyonist çetenin azgınlığı, vahşeti, küstahlığı kan donduruyor.

Ama Türkiye artık bunları konuşmayı bıraktı. Türkiye devletiyle, basınıyla ve belki de halkıyla Filistin’i, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı unuttu.

İktidarın, iktidara yakın medyanın ve diğerlerinin daha önemli gündemleri var artık; israil ile barışın bize getireceği güzellikler(!) ve israil ile normalleşmenin dünya barışına(!) sağlayacağı katkı…