• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Deizm, ara ara gündemimize gelen bir kavram. İman ve inanç zayıflığından yararlanıp zihinlere yerleşmeye çalışan sinsi bir düşman. Bugün Deizm’in ne olduğundan değil, nasıl ortaya çıktığından bahsedeceğim.

Kuşkusuz bu inanç insanlık tarihi kadar eskidir. Değişik isimler altında kendine her zaman yaşama imkânı bulmuştur. Ama yaygın olarak ortaya çıkması, bir ekol halini alması, ciddi taraftar kitlesi bulması Ortaçağ Avrupa’sına rastlar.

Ortaçağ, Avrupa’nın en karanlık dönemlerinden biridir. İslam Peygamberi Hazreti İsa’nın getirdiği tevhid dini onu kabul eden Romalılar ve diğer Avrupalı milletler, etkili, seçkin çevreler tarafından saptırılmış, tahrif edilmiş, bağnaz, yoz, bilim dışı, akıl dışı bir hurafeler yığınına dönüştürülmüştü. Hıristiyanlık adını alan bu dinin Hazreti İsa’nın elçiliğinde vahyedilen ilahi dinle pek bir alakası kalmamıştı. Hıristiyanlık zamanla kendi din adamları sınıfını oluşturmuş, kuramsallaşmış, kiliseler adını verdiği mabetler üzerinden etki alanını yönetimi ele geçirecek seviyede genişletmişti.

Zamanla Kilise adını alan din adamları yönetimi kendi çıkar, menfaat ve hâkimiyet arzularına din kılıfı giydirerek mutlak bir diktatörlük kurmuşlardı. Kilise kendi akıl dışı yönetimini sürdürebilmek için kitlelerin hep cahil kalmasını, hurafelere inanmasını istiyordu. Bundan ötürü kültüre, bilimsel gelişmelere, aydınlara, âlimlere şiddetle düşmanlık yapıyor, farklı inanç ve düşüncelere tahammül göstermiyordu.

Kilise kendi zulüm ve bağnazlığına karşı çıkan aydın ve bilim insanlarına korkunç baskılar uyguluyor, insanlık dışı işkence ve öldürme yöntemleriyle sindirmeye çalışıyordu.

İşte böyle karanlık bir ortamda Hıristiyanlığın şahsında dine, Allah inancına karşı çıkan, dini düşman gören bir aydın sınıfı ortaya çıktı. Doğrudan doğruya Allah’ı inkâr edemeyen bu aydınlar, Deizm fikrini ortaya attılar. Yani Allah vardır, varlık âlemini O yaratmıştır ama insanlara karışmaz, diğer yarattıklarına karışmaz. Onları yaratıp kendi hallerine bırakmıştır.

Bu aydın sınıfının amacı dini, dini değerleri toplumsal hayattan dışlamak, toplumu dini inanç ve yaşantıdan uzaklaştırmaktı. Deizm, Kilisenin baskı ve zorbalığına bir tepki olarak ortaya çıkmıştı. Hıristiyan din adamlarının diktatörlüğünden kurtulmak isteyen geniş kitleler dine savaş açan bu laik aydın sınıfını kurtarıcı olarak gördü ve onlara dört elle sarıldı. Bu ortamda Deizm büyük taraftar kitlesi buldu, bir ideolojiye dönüştü.

Avrupa’da dine savaş açan bu aydın sınıfının en büyük hatası, saptırılmış, tahrif edilmiş, putperest Roma kültürüyle harmanlanmış Hıristiyanlığı Allah’ın gerçek dini olarak kabul etmesi ve Hıristiyanlığın şahsında Allah’a savaş açmasıydı. Hâlbuki Hıristiyanlığın ne Allah ile ve ne de Hazreti İsa ile bir alakası vardı.

Kilise diktatörlüğünün bilime, bilim adamlarına, akla savaş açtığı, Avrupa’nın karanlıklar içinde yüzdüğü o çağda dünyanın önemli bir kısmına hâkim olan İslam, yani Allah’ın gerçek dini, etki alanındaki topraklarda akıl ve bilime altın çağını yaşatıyordu. Kilisenin egemenliğini zayıflatıp güç elde eden Avrupalı bilim adamlarının hemen hemen hepsinin referans kaynağı Müslüman bilim adamlarıydı.

Batılı aydınlar İslam medeniyetinden çok şey aldılar, İslam bilim dünyasından beslendiler, İslam’ın bilimsel gelişmelerle ilgili tavsiyelerine dört elle sarıldılar.

Kısacası Deizm, Hıristiyanlığa karşı bir tepki olarak ortaya çıktı. Ama laik Avrupa, laik Batı dünya hâkimiyetini ele geçirince tepkisel bir akım olarak ortaya çıkmış olan ve hiçbir akli, ahlaki ve bilimsel dayanağı olmayan bu saçma düşünceyi tüm dünyaya yayarak kendi sömürgeci emelleri için kullanmaya başladılar.