UKRAYNA MESELESİNE FARKLI BİR BAKIŞ
Sözümü peşin söyleyeyim; ülkemizde Ukrayna meselesinde kalem oynatanların çoğu ne yazık ki Batının argümanlarından beslenerek yorum yapıyorlar. Kendilerince analiz yapıyorlar, özgün fikir belirtiyorlar ama aslında Amerika ve Avrupa medyasının yoğun propaganda bombardımanının kendilerini yönlendirdiğini fark edemiyorlar. Ya da isteyerek Batı cephesinde yer alıyorlar, kendilerini Batının bir parçası olarak görüyorlar.
Son günlerde televizyonlarda, haber kanallarında, haber sitelerinde ve başka platformlarda Ukrayna meselesinde yazıp çizenlerin çoğunun Batı ile aynı dili konuştuklarını ve söylemlerinin Batının çıkarlarıyla örtüştüğünü görmekteyiz. Emperyalizm karşıtı, sömürü karşıtı, Batının yayılmacı emellerinin karşısında durmak isteyen, özgürlük ve bağımsızlık yanlısı yazarlar, aydınlar, politikacılar bu durumun farkında olmalı, İslam düşmanı Batının çirkin emellerine alet olmamalı.
Peki, mesele ne? Gayet basit: Amerika ve Avrupa, NATO silahını kullanarak Asya’ya kalıcı olarak yerleşmek istiyor. Ve dolayısıyla İslam dünyasına… NATO Amerika’nın, Batılı ülkelerin yayılmacı çıkarlarına hizmet eden, ileri karakol gibi kullanılan bir askeri güç… Aynen israil gibi… NATO ile israil’in misyonu bir; ikisi de Batının çıkarlarını korumak için yaşatılan birer ileri karakol…
Rusya dost mu? Tabi ki değil… Rusya da emperyalist, şeytani bir güç… Çeçenistan ve Afganistan meselelerini unutmadık. Rusya bazı konularda, özellikle Batının ambargolarına karşı İran’la ve yine bazı meselelerde Türkiye ile işbirliği yapıyor. Ama Suriye’de İran’a karşı israil ile iş tutuyor. Siyonistlerin Suriye topraklarına yönelik saldırılarına göz yumuyor, engel olmuyor. Çin de dost değil… Doğu Türkistan meselesi ortada…
Ancak bu zamanda bizim en büyük düşmanımız, en büyük şeytan Amerika’nın önderliğindeki Batıdır. Topraklarımız Amerika’nın, Avrupa’nın istilası altındadır. Batının ileri karakolu, askeri gücü NATO İslam dünyasını, İslam ülkelerini bir ahtapot gibi sarmış durumdadır. NATO karargâhlarının olmadığı İslam ülkesi hemen hemen yok gibi. Bu karargâhlar bulundukları İslam ülkelerinde askeri darbeler tezgâhlamakta, İslam düşmanı unsurları işbaşına getirmek için çeşitli proje ve tuzakları hayata geçirmekte, fitne ve karmaşaya yol açmakta, İslam dünyasının özgürleşip bağımsızlığını elde etmesine engel olmakta, fesadı yaygınlaştırmak için sapkın hareketleri örgütlendirip güçlendirmektedir. Yine NATO, üs kurduğu İslam ülkelerinin topraklarını kullanarak gözüne kestirdiği İslam topraklarına saldırı ve işgal hareketi başlatmakta, topraklarımızı kullanarak halklarımızı katletmektedir.
Bosna katliamından tutun Irak, Suriye, Afganistan, Yemen, Keşmir, Somali ve daha birçok İslam toprağında işlenen vahşi katliamlara kadar, çoğu katliamın arkasında ya bizzat Batı vardır ya da Batının desteğindeki bağımlı, uşak iktidarlar…
Rusya, etrafının Amerika ve Batı tarafından çepeçevre sarıldığını hissediyor. Batı, Rusya ile işbirliği içindeki veya Rusya’ya bağlı ülkelere kancayı atarak, NATO’ya üye yapmak bahanesiyle kendine bağlamaya çalışıyor. Rusya, varlığını Batının tehdidi altında görüyor. Yani aslında bu kriz iki şeytani gücün çıkar savaşıdır.
Lakin bu savaşın kazananı Batı olursa İslam dünyası çok daha büyük bir kayba uğrar ve çok daha güçlü, tehlikeli ve vahşi bir düşmanla savaşmak zorunda kalır. Bu anlamda Batının tadacağı her yenilgi aslında İslam dünyasının defterine bir kazanç olarak geçecek. Batının zayıflaması, zillete düşmesi, gerilemesi İslam dünyasının özgürlük ve bağımsızlığı yolunda atılmış bir adım olarak kabul edilmeli.
Ve İslam dünyasıyla değil de Batıyla uğraşan bir Rusya’nın varlığı da bizim için kazançtır. Çünkü bu mücadelede İslam dünyasının iki ezeli düşmanı birbirleriyle uğraşmış, birbirlerini zayıflatmış olacaklar.