Camilerimiz Mahzun Peygamberin Dönemini Özlüyorlar
Camiler Resulullah zamanında ve sonrasında uzun asırlar boyunca İslam medeniyetinin merkezleri konumundaydı. Birer ilim irfan yuvasıydı camiler. Birer ahlak okuluydular. Müslümanların buluşma, tanışma, birlikte iş görme mekânlarıydılar.
Resulullah’ın Medine’ye gelir gelmez ilk yaptığı iş bir mescid inşa etmesiydi. Peygamberimiz Mescid-İ Nebevi merkezli bir toplumun, İslam toplumunun inşasına girişti önce. Medine’de Müslümanların merkezi, toplumsal, siyasal, kültürel çalışmalarının merkezi Mescid-İ Nebevi idi. Peygamberimiz Müslümanlarla, ashabıyla orada buluşuyor, orada onları eğitip yetiştiriyor, sorunlarına orada çözüm buluyordu.
Peygamberimizden sonra da camilerin bu fonksiyonu aynı şekilde devam etti. Müslümanlar fethettikleri şehirlerde, yerleşim mekânlarında ilk önce cami inşa ediyorlar, tüm çalışmalarını cami merkezli yapıyorlardı. Camiler sadece ibadet yerleri değil, aynı zamanda birer medrese, okul, dergâh, yönetim merkezleri görevini de görüyordu. İslam toplumunun kalbi camilerde atıyordu. Camiler sayesinde Müslümanlar birbirlerini tanıyor, birbirleriyle kaynaşıyor, Müslümanlar arasında uhuvvet ve vahdet hâsıl oluyordu. Yine camilerde ders halkları oluşturuluyor, ahlaki eğitim veriliyor, hadis, siyer, tefsir, akait gibi birçok İslami ilim alanında sohbetler yapılıyordu.
İslam toplumunda cami merkezli bir yaşam olduğu için cami imamları da toplumun en saygın, sözü dinlenir kişileri konumundaydılar. Topluma imamlar önderlik ettikleri için toplumda yaşanabilecek ahlaki yozlaşma, savrulma tehlikesi ve benzeri tehlikelere müdahale ediliyor, toplum İslam düşmanlarının tuzak ve saldırılarına karşı korunuyordu.
Ama ne yazık ki zamanla biz Müslümanlar İslami değer ve öğretilerden uzaklaştıkça, İslam kültür ve medeniyetini unuttukça, İslam’ın hayatımız üzerindeki etkisi azaldıkça camilerimiz de asli fonksiyonlarını yitirdi. Kuru birer ibadet yerleri olarak kaldılar.
Bugün camilerimiz mahzundurlar, yetimdirler. Dile gelseler gözyaşı döküp Müslümanları Allah’a şikâyet edecekler. Evet, camilerimiz mahzun. Birkaç yaşlı amcanın buluşma mekânı olmaktan başka bir fonksiyonları kalmamış. O görkemli camiler, mescitler namaz vakitlerinde bile bomboş.
Camilerimiz yaşamımızdan çıkınca, cami merkezli bir hayat kalmayınca biz Müslümanlar toplum olarak da birbirimize yabancılaştık. Birliğimiz, bütünlüğümüz dağıldı. Dış saldırılara, ahlaki yozlaşma ve bozulmaya, kültürel istilaya karşı savunmasız, korumasız kaldık. Allah’tan, İslam’dan, ahlaktan uzak bir topluma dönüştük. Bizi biz yapan tüm değerlerimizi unuttuk. Âlimlerimiz, Seydalarımız, imamlarımız eski saygınlıklarını yitirdiler.
İnsani ve ahlaki erdemler kayboldu. Müslümanlar olarak bizler, çocuklarımız, halkımız büyük bir tehdit altında. Bencillik, dünyapersetlik, maddi hayata düşkünlük, yalan, sahtekârlık, benmerkezci anlayış, kin, nefret, katı kalplilik, hırs, zulme ve her türlü kötülüğe duyarsızlık gittikçe yaygınlaşıyor.
Bu korkunç gidişe dur demeliyiz artık. Dünyamızı da ahiretimizi de cehenneme çevirecek bu gidişata dur demenin en önemli yollarından biri tekrar cami merkezli bir yaşama dönmemiz olmalıdır. Biz Müslümanlar, İslam’ı dert edinenler, kötü gidişattan kaygı duyan Müminler, özellikle bizler tekrar camileri hayatımızın merkezine almak zorundayız.
Cami merkezli hayatı canlandırma yolunda her bir Müslüman üzerine düşen vazifeyi yapmalı, gevşeklik göstermemeli, yeteneği ve imkânı doğrultusunda bu hayırlı hizmete katkı sağlamalıdır. Özellikle âlimlerimiz, ilim ehli büyüklerimiz, davetçi genç kardeşlerimiz Resulullah’ın dönemindeki gibi camilerimizi birer ilim, irfan yuvası, birer ahlak okulu, birer medreseye çevirmek için gayret içinde olmalıdır.
Toplumun kurtuluşu için, genç neslin korunması için mescitlerimiz, camilerimiz birer Mescid-İ Nebevi olmalı, o fonksiyonu yüklenmelidir. Camilerimiz yine şenlenmeli, siyer, tefsir, hadis, ahlak, akait derslerinin verildiği mekânlara dönmeli. Toplumun buluşma, tanışma, kaynaşma mekânı olmalı.
Âlimlerimiz, cami imamları gayret ve imkânlarını seferber ederek bu hayırlı işte öncü rolünü üstlenmeli ki eski saygınlıklarını kazabilsinler, peygamberin varisi olma şerefini hak etsinler.