• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Susa Katliamının ve Şeyh Said Kıyamının yıldönümlerinde şehitler düştü aklıma. Şehitleri ve şehitliği anlatmak istedim. Evet, geleceğimiz olan şehitleri…

İslam ne zaman insanlığın gündeminden çıkmışsa, ne zaman halklar kirli proje, tuzak ve algılarla İslam’dan uzaklaştırılmışsa şehitler devreye girmiş, İslam’ı halkların gündemine taşımışlar tekrar. Şehitler, en değerli varlıklarını, canlarını ortaya koyarak, tüm sevdiklerinden ayrılmayı, her şeyden vazgeçmeyi göze alarak İslam’ın mesajını yükseltmişlerdir. Susuz kaldığı için yaprakları kurumaya yüz tutmuş İslam’ın mübarek ağacını bereketli kanlarıyla sulamışlar, İslam’ın kışını bahara çevirmişlerdir.

Biz Müslümanlar tarih boyunca varlığımızı, izzetimizi, özgürlüğümüzü şehitlere borçluyuz. Şehitler sayesinde topraklarımızı işgale eden istilacılar kovulmuş, yurtlarımızda Müslümanca yaşama imkânına kavuşmuş, namus ve iffetimizi koruyabilmişiz.

Bu gün eğer hala düşmanlarımızın, İslam’ın düşmanlarının kalbine korku salabiliyorsak, azgınlıklarını frenleyebiliyorsak, düşman kırmızıçizgilerimizi çiğneme konusunda ürkek davranmak zorunda kalıyorsa bu şehitlerin, şehadet bilincinin sayesindedir.

O yüzden şehitlerimizi asla unutmamalıyız. Zor zamanlarımızın kurtarıcıları rahat zamanlarımızın da başkahramanları olmalı. Kalplerimizde, ruhlarımızda müstesna bir yere sahip olmalılar. Çocuklarımız, gençliğimiz, bizden sonra gelecek nesiller bu aziz şehitleri tanımalı, sevmeli, özgür ve huzurlu yaşamlarının şehitler sayesinde olduğu bilincinde olmalı. Şehadet kültürü her zaman canlı tutulmalı.

Şehitlerimiz, şehadet, İslam tarihi boyunca bu aziz din için yapılan savaşlar, cihatlar ve direnişler romanlarımıza, öykülerimize, şiirlerimize, diğer tüm sanat eserlerimize, filmlerimize konu olmalı. Şehitlerimizi eserlerimizde yaşatmalıyız. Nasıl ki adları Allah katında ölümsüzleşmiş, halkların, genç nesillerin gönlünde de adları ölümsüzleşmeli.

Şehitlerimiz bizler için, çocuklarımız için, nesillerimiz için rol model olmalı. Onlara gıpta etmeli, onlara benzemeye çalışmalı, onların yaşadığı hayatı yaşama gayreti içinde olmalıyız.

Şehitliğin, şehadetin önemini azaltmaya çalışan, bu mukaddes kavramları değersizleştirme gayretinde olan sinsi düşmanın algı operasyonlarına aldırmamalıyız. Eğer iman ehliysek, Kur’an’ın Allah kelamı olduğuna inanıyorsak, Muhammed Mustafa’nın sözlerine itibar ediyorsak, düşmanın değil, Kur’an’ın ve Sünnet-i Resulullah’ın sesine kulak vermeliyiz.

Peygamberlerin bile büyük bir gıpta ile arzuladıkları ve kavuşanını ölümsüzleştiren, sonsuz cennet nimetlerine kavuşturan şehitlik emperyalist güçler, sömürgeci işgalciler, ülkelerimizin zenginliklerine göz dikmiş barbarlar karşısında elimizde bulunan en büyük silahtır. Bu silahı elden bırakırsak, maddi güç ve teknolojik imkân bakımından bizden çok daha güçlü olan düşmanlarımıza, dinimizin ve özgürlüğümüzün düşmanlarına karşı durma imkânını kaybeder, esaret zincirlerinin boyunlarımıza geçirilmesine rıza göstermek zorunda kalırız.

Dünya ve ahiretimizin kurtuluşu şehitlerimizin yolunu sürdürmemizle mümkün. Unutmayacağız şehitlerimizi… Ne dünün ve ne de bugünün şehitlerini, asla unutmayacağız. Hamzalarımızı, Musaplarımızı, Hüseyinlerimizi unutmadığımız gibi Şeyh Saidlerimizi, Atıf Hocalarımızı, Aytaçlarımızı, Yasinlerimizi de unutmayacağız. Mübarek kanlarıyla mabetlerimizi, camilerimizi sulayarak onların kutsallık ve saygınlıklarını daha da artıran; düşmanlarımızın ne kadar azgın ve ahlaktan yoksun olduklarını ispatlayan Susa Şehitlerini, El Halil şehitlerini de unutmayacağız.

Ve tabii ki Kudüs direnişinin ölümsüz şehitlerini de unutmayacağız. Şeyh Ahmet Yasinleri,  Rantisileri, Abbas Musavileri, Fethi Şikakileri de unutmayacağız. Mustafa Çamranları, Seyyid Kutupları, Hasan El Bennaları ve İslam âleminin her bir tarafında kanlarıyla İslam’ın mübarek ağacını sulayan tüm şehitlerimizi özlemle, gıptayla anacağız, miraslarına sahip çıkacağız.