Direniş Ümmete Cihadı Tekrar Sevdirdi
Şaibeli, kökenleri belli olmayan, Batılı istihbarat örgütlerinin kullanışına müsait, tekfirci, mezhepçi, İslam düşmanlarından çok Müslümanlara, İslam ümmetine zarar veren örgütlerin, yapıların İslam adına, cihat adına yaptıkları İslam dünyasının yüzünü kızartacak boyuta ulaşmıştı. Batılı şeytani güçler, Amerika, israil ve diğer emperyalistler yaptıkları onca katliam ve vahşete kılıf uydurmak için hep bu yapıların yapıp ettiklerini öne sürüyorlardı.
Bu tür örgüt ve yapıların İslam adına yaptıkları çirkinlikleri kullanan Emperyalistlerin İslam’a yönelik oluşturdukları güçlü algı sonucu İslam, sadece Batılı halkların gözünde değil, bilinç yoksunu Müslüman kitlelerin gözünde bile kötü bir imaja sahip olmuştu. İslam’ın adı, Müslümanların adı terör ve kör şiddetle anılıyor, cihat; barbarlık olarak lanse ediliyor ve Müslümanlar bu algının karşısında duracak gücü kendilerinde bulamıyorlardı.
Elhmadulillah direnişin, Filistinli mücahitlerin savaş ahlakı, cihat kavramını tekrar Müslümanlara sevdirdi. Müslüman halklar tekrar cihadı sevmeye başladılar. İslam’daki cihat kavramının dirilten, özgürleştiren, adaleti sağlayan, izzet bahşeden nefesini tüm benlikleriyle hissettiler. Filistin direnişi, cihadı sadece Müslümanlara değil, dünyadaki diğer mazlum, mustazaf halklara da sevdirdi. Dünya halkları on gün boyunca direnişin füzeleriyle mutlu oldu, coştu, onur duydu.
Filistin direnişinin karşısında, HAMAS ve İslami Cihat kahramanlarının karşısında dünyanın en alçak, en iğrenç, en vahşi askerleri ve hatta halkı vardı. Liderleriyle, askerleriyle, sıradan vatandaşıyla işgalci, mütecaviz, kadın ve çocuk ayırmadan vahşi katliamlar yapan, yaptıkları katliam ve vahşetlere dans ederek sevinen, hastaneleri, sivil yerleşim yerlerini, okulları seçerek, isteyerek, bilerek hedef seçen katil, cani bir halk… Masum yavrulara, beşikteki bebelere kıyan, aileleri bütün fertleriyle imha eden barbarlar sürüsü! Şehirleri yakıp yıkmayı, soykırım yapmayı savaş sanan alçak bir şebeke!
Direnişin elinde İran’ın desteğiyle geliştirilen akıllı füzeler vardı. İstediği hedefe kilitlenebilen, istenilen yere isabet kabiliyeti olan güdümlü füzeler… Yine dün Netanyahu’nun bizzat canlı yayında düşürdükleri parçalarını kamuoyuyla paylaştığı İran’a ait insansız hava araçları Suriye’nin işgal toprakları sınırı boyunca elde ettiği bilgi ve istihbaratı direniş ile paylaşıyordu. Yani direniş neyin nerede olduğunu çok iyi biliyordu.
Buna rağmen ne HAMAS ve ne de İslami Cihat bu imkânlarından sivilleri katletmek, hastane ve okulları bombalamak için faydalanmadılar. Kadın ve çocuklarının öldürülüşünü dans ederek kutlayan israil halkına, yönelik bombalayacakları yerlere karşı uyarı bile gerçekleştirdiler. Sığınaklardaki israillilerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri ve zarar görmeden tekrar sığınaklara dönebilmeleri için belirli saatlerde füze saldırılarını askıya aldılar. İsrailliler, bu işgalci halk, kendi liderlerinden çok direnişin sözlerine güvenerek hareket ediyordu.
Direniş, İslam’da cihadın ne anlama geldiğini tüm dünyaya gösterdi. Cihadın halkları özgürleştirmek, zulüm ve zorbalığa dur demek, mazlumları korumak, adaleti sağlamak, ilahlık taslayan kibir abidelerinin burunlarını yerlere sürtüp onları zillete mahkûm etmek için var olduğunu tekrar hatırlattılar. Ve İslam ümmetti izzet ve haysiyetin, onur ve özgürlüğün ancak cihatla sağlanabileceğini tekrar anladı.
Ve dünya Müslümanları, İslam ümmeti şunu da anladı; sadece Allah için, Allah adına, iman ve ihlâsı kuşanarak, vahdet ve birlik içinde zulüm sistemlerine, zorbalara karşı duran, cihat bayrakları açan nice az topluluklar, karşılarındaki devasa güçlere galip gelmişlerdir. Allah’ın yardımı, gaybi yardımlar sadece Bedir’lerle sınırlı değildir. Bedir’in misyon ve muhtevasına sahip her cihat, her direniş Allah’ın yardımına hak kazanacak ve Allah tarafından desteklenecektir.
Ümmetin son Bedir savaşı olan Gazze Cihadı, Aksa Direnişi, Kudüs Kılıcı, bütün dünyaya bu hakikati tekrar ispatladı. Ümmet, sorunun; güçsüzlüğünden, zayıflığından değil, iman ve ihlas azlığından olduğunu Kudüs Kılıcı direnişi esnasında gözleriyle görerek bizzat şahit oldu.