• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Filistin’deki İslami direniş bu son destansı cihadıyla hem birçok ilke vesile oldu hem de birçok şeytani plan ve projeyi akamete uğrattı. Ayrıca kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ümmetin en önemli vahdet paydası olduğunu ispatladı.

Filistin direnişi bu son savaşını, cihadını Mescid-i Aksa ve Kudüs’e sahip çıkmak, onları özgürlüğe kavuşturmak amacıyla başlattığı için bu direniş ilk defa bütün ümmetin gözünde mutlak manada mukaddes bir cihat, dini bir savaş hüviyetini kazandı. Artık herkes Filistin direnişinin İslami bir cihat olduğunu, hak-batıl savaşı olduğunu, İslam’ın kutsallarını, kutsal mekânlarını koruma ve kurtarma savaşı olduğunu kabul ediyor. Bu durum daha önce bu kadar berrak değildi. Mezhepçi, ırkçı, ulus devletçi kesimler daha önce Filistin direnişinin sadece Arapları, Filistinlileri ilgilendiren bir mücadele olduğunu, bunun tüm Müslümanları ilgilendiren bir dava olmadığını iddia ediyorlardı. Bu kesimler sus pus oldu. Ortalıktan çekildiler.

İkinci husus israil’in yenilmezlik efsanesinin yerle bir olmasıdır. Otuz yıldır her türlü acımasız muhasara ve ambargo altında tutulan; karadan, denizden ve hatta havadan kuşatılan, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan, küçük bir toprak parçasına hapsedilmiş bir halk dünyanın sözde en büyük, en modern ordusuna on günden fazladır kâbuslar yaşatıyor. Bu sözde yenilmez ordu savunmasız sivilleri katletmekten, binaların üzerine bomba yağdırmaktan başka bir şey yapamıyor. İslami direnişin füzeleri terör çetesinin şehirlerine yağmur gibi yağıyor. Havaalanlarını, limanlarını vuruyor. Ekonomisinin bel kemiği olan ticari yerlerine zarar veriyor. Askeri karargâhlarını vuruyor. Terör çetesine ve bu çetenin terörist halkına hayatı zindan ediyor. İşgal altındaki şehirler terk edilmiş gibi. On gündür sığınaklardan çıkmaya korkuyorlar.

Sürekli İran’ı tehdit eden, İran’ı vuracağını söyleyen bu terör şebekesi, İran’ın ve İslam ümmetinin desteğindeki Kassam ve Kudüs Seriyyeleri mücahitleri karşısında çaresiz ve güçsüz. Artık kimse bu çetenin atıp tutmalarını önemsemiyor. Sözde Amerika’nın en gelişmiş uydularından yardım alan bu çete, füzelerin, mücahitlerin yerlerini tespit edemiyor, füze yağmurunu engelleyemiyor. Sadece masum sivilleri katlediyor. Zavallılığını bu şekilde gizlemeye çalışıyor.

Dünyada ne olup bittiğini bildiğini, her taşın arkasında ne gizlendiğinden haberdar olduğunu, kendi bilgisi dışında bir kuşun bile kanat çırpamayacağını iddia eden MOSSAD’ın adı bile yok. Toz olup havaya karıştı MOSSAD… Onun da şişirilmiş bir balon olduğu ortaya çıktı.

En önemli sonuçlardan biri de direnişin tüm Filistinli kesimler tarafından sahiplenilmesi ve Filistin’in kadınıyla, erkeğiyle bir bütün olarak İslami direnişin arkasında durması.  Daha önce Siyonist çete Gazze’ye saldırdığı zaman sadece Gazze direniyor, karşılık veriyordu. Ramallah’tan, 48 topraklarından, Kudüs’ten,  komşu ülkelerde yaşayan mülteci, muhacir Filistinlilerden ciddi bir tepki yoktu. Savaşın İsrail ile Gazze’deki İslami gruplar arasında gerçekleşen lokal bir çatışma oldu algısı rahat bir şekilde oluşturulabiliyordu. Ama bu savaşta tüm Filistin, komşu ülkelerde yaşayan mülteciler de dâhil tüm Filistin halkı İslami direnişin arkasında saf tuttu ve Siyonistlerin böl, parçala, yut hayallerini yerle bir etti.

Yine bu son direniş, hala devam eden bu son savaş şimdiden Siyonist çetenin büyük Yahudi devleti hayallerini tuzla buz ederek bu insanlık düşmanı çetenin yıkılış sürecini başlattı. Siyonist çete Filistin davasının bittiği, Filistinlilerin kaderlerine rıza göstermek zorunda kaldıkları, başkenti Kudüs olan büyük Yahudi devletinin artık engellenemez bir hakikat olduğu, algısını herkese kabul ettirmiş, hain Arap rejimlerinin de desteğiyle kendini meşru bir devlet ilan etmeye başlamıştı. Ama direniş bu hayali algıyı yerle bir ederek, Siyonist çetenin bir örümcek ağı gibi çürük ve yıkılmaya mahkum olduğunu ispatladı. Ve Siyonist çetenin yıkılma sürecini başlatarak daha şimdiden büyük bir zafere imza attı.