Kitap Okuyor musun? Yok Valla!
İyi mi, kötü mü olduğunu bilemediğim ama bir türlü de terk edemediğim bir ahlakım var. Bir dostla, bir tanıdıkla, özellikle tanış olduğum bir gençle karşılaştığım zaman hal hatırdan sonra şu soruları sormadan edemiyorum: “Kitapla aran nasıl? Şu sıralar ne okuyorsun?” Ne yazık ki çoğu defa karşılaştığım cevaplar hep aynı: “Valla hocam ne demesem bilemiyorum ki, şu sıralar pek okuma imkânım olmuyor. Okuyamıyoruz. Bir yıldır okuyamıyorum. Elimde bir kitap var, adı neydi, unuttum valla, aylardır bitiremedim. Gündüz iş güç, akşam da eve gidince de müsait ortam yok.” Falan, filan…
Ne acı değil mi? Âlimlerinin, yazarlarının, aydınlarının bile okumadığı bir topluma dönüştük. Gün geçtikçe kitapla aramız açılıyor. Hele biz Müslümanlar, dindarlar, okumayı çoktan unuttuk. Okumak bizim için lüks bir tüketim maddesi oldu. O kadar çok önemli işlerimiz var ki, o kadar çok meşgulüz ki okumaya, kitaba ayıracak zaman bulamıyoruz. Kitaba verdiğimiz para bize israf gibi geliyor. Okumak ise sıradan bir hobi…
Oysa ilk emri oku olan bir dinin mensubuyuz. Kalemle yazmayı öğretmekle övünen yüce bir yaratıcıya inanıyoruz. Savaş esirlerini Müslümanlara okumayı yazmayı öğretmek şartıyla serbest bırakan bir öndere, şerefli bir peygambere sahibiz. Yüce kitabımız, hayat kaynağımız, anayasamız şerefli Kur’an, bilenleri, âlimleri, ilim sahiplerini Allah’a en yakın kullar olarak ilan eden ayetlerle dolu. “Allah’tan en çok ilim sahipleri korkar. Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” diyen ayetleri okuyoruz gece gündüz.
İslam, kitap okumanın öncüsüdür. İslam’ı, İslami düsturları kendilerine rehber edinen ilk Müslümanlar, İslam’ın ilk nesilleri kendilerini ilme, bilime vakfederek İslam medeniyetini dünyaya hâkim kıldılar. İslam medeniyeti asırlarca dünyaya hükmetti. Binlerce âlim ve bilim insanı yetişti Müslüman dünyadan. İslam âlimleri, İslam’ı referans almış bilginler bilim, kültür, sanat, mimari, teknoloji alanlarında dünyaya önderlik ettiler.
Ama gelin bugünkü halimize bakın! Müslüman atalarımızın ilim ve bilimde zirvelerde olduğu Ortaçağda kitaba, okumaya, bilgiye düşman, kütüphaneleri ateşe vermekle meşhur Batılılar, Avrupalılar, bilginin, kültürün, sanatın öncüsü olmuşlar. Böyle oldukları için de bize hâkim olmuşlar. En değersiz, çirkin, yoz, pespaye düşüncelerini güçlü sanat araçlarıyla gençliğimize aşılayıp gençliğimizi kendilerine hayran bıraktıran bu sapkın dünya karşısında bizler acziyet içinde kıvranıyoruz. Edilgen zavallılar haline geldik. İnsani ve ahlaki değerlerin kaynağı dinimizi kendi çocuklarımıza bile sevdirmekte zorlanır hale geldik.
Kendimize gelmek zorundayız. Kitaba, okumaya dönmek zorundayız. Hiçbir şey kitabın, okumanın yerini dolduramaz. Kitapla haşir neşir olmayan milletlerin yaşadığı hüsranı görüyoruz işte. Manevi, kültürel alanda taptaze kalmak istiyorsak, yabancı düşüncelerin esaretine mahkûm olup her şeyimizi yitirmek tehlikesini yaşamak istemiyorsak kitapla irtibata geçmekten başka çaremiz yok.
Kitaba önem vereceğiz, kitapla haşir neşir olacağız, okumayı bir alışkanlık haline getireceğiz. Her zaman yanımızda bir kitap olmalı. Trende, otobüste, hastane sırasında, yatmadan önce, teneffüs aralarında, dinlenme saatlerinde kitap okuyacağız. Bizi biz yapan, değerlerimizi üstün tutan, öze döndüren, uyandıran, dirilten kitaplar.
Kitaba, okumaya, kültüre, sanata değer vereceğiz ki aramızdan büyük yazarlar yetişsin, bizi Batının edebiyatına, sanatına mahkûm etmeyecek, muhtaç etmeyecek kalemi güçlü sanatçılar, edipler yetişsin…