Çocuklarımızla Gönül Bağımız Kopmasın
Müslümanlar olarak zor zamanlar geçiriyoruz. İslam dışı yaşam evlerimizin içini tehdit eder hale geldi. Çocuklarımızın, yakınlarımızın iman ve ahlakını korumakta zorlanıyor, acze düşüyoruz. Yavrularımızla gönül bağımız kopmak üzere.
Kötülük bir virüs gibi yayılıyor, iyilik ve erdemi tehdit ediyor. İslam’ın sözünün geçmediği, İslam’ın iktidar olmadığı toplumlarda, sistemlerde kötülük çok büyük imkânlara sahip… Modern iletişim araçlarını engelsiz bir şekilde kullanan kötülük; insani ve ahlaki değerleri sarsıyor, yıkıma uğratıyor.
Bunca tuğyan, bunca cehalet, bunca gaflet ortamında, önü alabildiğince açılmış, hizmetine sınırsız imkânlar sunulmuş kötülüğe karşı Müslümanların çocuklarını, nesillerini korumaları gerçekten çok zor. Çocuk terbiyesi, çocukları İslam’a kazandırmak artık büyük bir çaba, dehşetli bir savaşım gerektiriyor. Öyle bir çaba, ceht ve savaşım ki bu işe gönül vermiş kişi, ana baba, davetçi sınırsız bir sabra, tahammüle, hoşgörüye sahip olmalı. Bu da yeterli değil… Çocuğun iç dünyasıyla tanışık olmalı, gönül kapısından içeri girebilmeli… Müslüman ana baba yavrusunun gönül kapısını kendisine açık tutabilmeli.
Bugün birçok Müslüman ana babanın ortak endişesi, ortak sorunu çocuklarımızı İslam’a kazandırabilmek için ne yapmalıyız sorusudur. Anne babalar endişeli… Haklı bir endişe… Şer kapılarımıza dayandı. Çocuklarımızın dünyaları da ahiretleri de tehdit altında. Çocuklarımızı şeytanın saldırılarına karşı koruyamıyoruz. Şeytan sosyal medya üzerinden, internet üzerinden, instagram üzerinden evlerimizin içlerine kadar giriyor, çocuklarımızı odalarında buluyor, her türlü ahlak dışı, ifsat edici, zehirli oklarını kalplerine saplayabiliyor, onları Allah’tan, haktan koparabiliyor.
Geçenlerde eski bir dostumla sohbet ediyorduk. Çocuklarını sordum. Yanılmıyorsam üç çocuğu üniversite öğrencisiydi ve ilahiyatta okuyordu. Onu tebrik etmeye hazırlandım. İlahiyatta okuyan üç çocuk babası olduğu için. Ama ben onu tebrik etmeye fırsat bulmadan yakınmaya başladı. Çok dertliydi.
“Çocuklarımla sorun yaşıyorum,” dedi. “ Onlarla gönül bağı kuramıyorum. Gönül kapıları kapalı bana. Sadece yemeklerde bir araya geliyoruz. Sonra odalarına çekiliyorlar. Gece gündüz gözlerini telefondan, sosyal medyadan kaldırmıyorlar. Dini bir kaygıları, dini bir endişeleri yok. Yüzeysel bir dindarlıkları var. Ne yapacağımı bilemiyorum. Telkin ve nasihatlerim etkilemiyor onları.”
Bu dostumun dertleri ortak bir dert… Çocuklarımızı kaybediyoruz. Gün geçtikçe namaz ehli olmaktan, tesettür ehli olmaktan uzaklaşıyorlar. Namaz kılıp tesettüre sahip olan çocuklarımızın birçoğu da düşünsel ve ahlaki anlamda ciddi bir İslami yaşama, duruşa sahip değil.
Biz Müslümanlar bu tehdidi ciddiye almalı, gaflet ve tembellik örtüsünü üzerimizden atmalı, kolları sıvayarak işe girişmeliyiz. Hayıflanmanın, eskiden şöyleydi böyleydi demenin, bizim zamanımızda sözcükleriyle başlayan uzun nutuklar çekmenin hiç yararı yok.
Dışarıya karşı gösterdiğimiz hoşgörüyü, nezaketi, sabrı, tahammülü ev halkımıza, çocuklarımıza karşı da göstermeli, iğneyle kuyu kazma sabrıyla yola koyulmalıyız.
Çocuklarımızla dost olmalı, iç dünyalarıyla tanışık olmalı, gönül kapılarını sevgi tokmağıyla çalıp açmaya zorlamalıyız. Ön yargısız, onları kendimize benzetmeye çalışmadan, seviyelerine inerek, anlayacakları, ilgi gösterecekleri bir dil kullanarak, yaşadıkları şart ve ortamı göz önünde bulundurarak onları Rableriyle tanıştırmalı, Allah merkezli bir yaşama yönlendirmeliyiz.
Bu günün nesli; sevgiye, ilgiye, dostluğa hasret bir nesildir. Çorak bir toprak gibi sevgi ve ilgi yağmurlarıyla sulanmaya hasret bir nesil… Kim onlara sevgi, dostluk ve arkadaşlık elini uzatırsa ona koşarlar. Çocuklarımızı sahte dostlara kaptırmamak için bizler şefkat kollarımızı uzatarak onları kucaklamalıyız.