Laik batı sevinçlerimize düşman-Acılarımıza dost
Bu ülkenin Müslüman halkı son yıllarda çok önemli iki hadise yaşadı. Biri kahredici, acı bir hadiseydi. Büyük bedeller ödenerek, şehitler verilerek bu hadisenin yol açabileceği büyük felaketler önlenebildi. Diğeriyse büyük sevinç ve mutlulukla karşılanan bir hadiseydi. Müslüman halk bu hadiseden dolayı büyük coşku yaşadı.
Birinci hadise 15 Temmuz hain istila girişimiydi. Amerika’nın önderliğinde başlatılan bu istila girişimi ile bu topraklar tamamen ele geçirilmek istendi. Çok zor günlerdi. Eğer başarılı olunsaydı gerçekten yol açacağı felaket, musibet ve acılar tahayyül bile edilemeyecek boyutlara varacaktı. Diğeriyse bu asrın en önemli olaylarından biri olarak tarihe geçecek olan Ayasofya’nın tekrar camiye dönüştürülmesi hadisesiydi. Geçen gün yaşanan bu hadise karşısında Müslüman Türkiye halkının yaşadığı sevinç, mutluluk ve coşku göz yaşartacak boyuttaydı.
Biri büyük bir musibet, diğeri büyük bir sevinç kaynağı… Gelelim dünya ülkelerinin, halkların bu hadise karşısındaki tavrına. Kim bu olaylara nasıl baktı, nasıl tavır aldı? Bu ülkenin kader günlerinde, hüzün ve sevinç günlerinde kim nerede durdu.
15 Temmuz darbe girişiminde Hıristiyanlık âlemi, Yahudiler, tüm Batılı ülkeler, onlarla iş tutan rejimler, örgütler, gruplar darbecilerden yana tavır aldı. Batılılar daha darbenin başarıya ulaşıp ulaşamayacağını bilmeden sevinç ve mutluluklarını ilan etmekten çekinmediler. Bu zor günlerde Müslüman Türkiye halkının yanında duranlar dünya Müslümanları oldu. İran, Pakistan, Malezya başta olmak üzere dünyadaki Müslüman ülkeler, Müslüman halklar Türkiye’nin yanında durdular, Türkiye halkının acı ve üzüntüsüne ortak oldular.
Ayasofya hadisesinde de aynı durum yaşandı. Fethin sembolü olan Ayasofya’nın 86 yıllık esaretten sonra hürriyetine kavuşması Hıristiyanlık âlemini, Batılı ülkeleri ve Batıcı kesimleri mateme boğarken yine dünya Müslümanları Türkiye halkının sevinç ve coşkusuna ortak oldu. İran medyası, Ayasofya’nın esaretten kurtulmasının yüz yılın en önemli hadiselerinden biri olduğunu ilan edip sevincini belirtirken, Irak’ta, Pakistan’da, Filistin’de, Malezya’da, Tunus’ta ve daha birçok İslam ülkesinde halklar büyük sevinç ve coşku yaşadılar. İslam âlemindeki cemaatler, partiler, tanınmış âlimler Türkiye’nin Müslüman halkına tebrik mesajları gönderdiler.
Bu iki önemli hadise bize şunu göstermiştir ki Müslüman’dan başka Müslüman’a dost yok. Acı ve tatlı olaylarda hüzün ve sevincimizi paylaşacak olanlar sadece Müslümanlar. Batılılar sevinçlerimize düşman, acılarımıza ise dostturlar. Madem öyle, madem Müslüman’dan başka Müslüman’a dost yok, o zaman bu anlamsız Batı hayranlığından vazgeçmemiz lazım. Yüzümüzü artık Müslümanlara, Müslüman dünyaya çevirmemiz lazım.
Gördüğünüz gibi Batı, Hıristiyanlık âlemi Müslümanların her şeyine düşman, İslam’ın güçlenmesine de asla tahammülü yok. Ve bunu açıkça ilan etmekten de çekinmiyor. Bizi sevemeyen, dinimizi sevmeyen, sevinç ve acılarımızı paylaşmayan bu barbar uygarlığın esaretinden kurtulmamız lazım. Bu barbar uygarlığın dayattığı seküler yaşam tarzından vazgeçmemiz lazım. Bu barbar uygarlığın bizi bölüp parçalamak için kullandığı laiklik, milliyetçilik, Liberalizm, Komünizm gibi çağdaş, batıl ideolojilerden kurtulmamız lazım.
Müslüman dünya ile aramızda örülmek istenen sahte duvarları yıkmalı, Batılı fitne odaklarının işi olan mezhepçilik ve tekfircilik hastalığından kurtulmalı, suni, yapmacık ihtilafları bir kenara bırakarak vahdet ve uhuvvet yolunda hep birlikte yürümeliyiz. Müslüman’dan başka Müslüman’a dost olmadığını bilmeli, Müslümanların güç ve kudret sahibi olmaları için çaba ve enerjilerimizi birleştirme yoluna girmeliyiz.
Bunu yaparsak Allah’ın izniyle düşmanlarımız, Batılı şer güçler kudursalar da mukaddes mabetlerimiz, mukaddes beldelerimiz bir bir esaret zincirlerini kıracak, Ayasofya gibi Mescid-i Aksa’mız da, Kudüs, Mekke ve Medine’miz de şer güçlerin, Batı uşağı yönetimlerin tahakkümünden kurtulacaktır.