DÖKÜLEN TEMİZ KANLAR ÖZGÜRLEŞTİRECEK SENİ EY KUDÜS!
Mukaddes belde! İyilerin yurdu! Özgürlük uğruna, adalet uğruna, tevhid uğruna ölüme koşarak giden onurlu yiğitleri bağrında büyüten toprak! Sen ki aziz İslam Peygamberinin, onun şerefli ashabının ilk namazlarını kendisine yönelip kıldıkları ilk mukaddes kıblegahımızsın! İslam milletinin atası İbrahim'in, aşkın piri Yakub'un, bilge kral Davut'un, zindanların şahı Yusuf'un, masumların annesi Meryem'in, şehit peygamberler Zekeriya ve Yahya'nın; tevhid ve adalet mektebinin önderleri İshak'ın, İmran'ın, Süleyman'ın, Ruhullah İsa'nın vatanısın…
Peygamberler diyarı! Kudüs! Ümmetin gönlüne kor gibi düşen, yürekleri yakan mahzun ve mazlum sevgili! Ne oldu sana? Neden mateme bürünmüşsün yine? Âhların arşa dayandı! Gözlerinden kanlı yaşlar akıyor! Derelerin, ırmakların, pınarların kan rengine bürünmüş! Özgürlük aşkıyla çatlamış topraklarına kanlı yağmurlar yağıyor!
Söyle bana! Bunca acı, bunca figan, bunca matem niçin? Yoksa kucağında barındırdığın mü'min erkekleri, kadın ve çocukları koruyamamanın hüznü mü seni perişan eden! Peygamberlerin temiz nefesleriyle gül bahçelerine dönen sokakların siyonistin kirli soluklarına tutsak olduğu için mi bunca hüznün?
Ümmete onur ve izzet dersi veren Şeyh Ahmed Yasin'e, Rantisi'ye, Şikaki'ye, Yahya Ayyaş'a, İzzettin Kassam'a, Abbas Musavi'ye, Muğniye'ye olan özlemin mi belini büken?
Yoksa utanıyor musun? Utanç mı seni böyle hüzün abidesine döndüren şey? Utanıyorsun değil mi? Kimsesizliğine, çaresizliğine bakıp utanıyorsun! Yeryüzünün en lanetli, en pis, en hain, en alçak halkının seni kendilerine yurt edinmesinden utanıyorsun! Senin mübarek, kutsal, peygamberlere, velilere, salihlere döşek olmuş, en mukaddes sırların, vahyin sırdaşı olmuş torakların üzerinde gezinen barbar çizmeler, günahkâr ayaklar defolup gitmedikleri, onları kovamadığın için utanıyorsun!
Sen ki bir zamanlar iyilerin devletine, salihlerin yönetimine ev sahipliği yapmıştın! Yeryüzünü adaletle, özgürlükle, sevgiyle dolduran; kullara kulluğu yok edip insanları yüce Allah'ın kulluğu etrafında birleştiren; hayvanların ve cinlerin kendisine itaat ettiği Süleyman peygamberin mülkünün başkentiydin! Ya şimdi! Yılanların devleti kurulmuş senin topraklarında! Yeryüzünde bozgunculuk ve fitne yayan, peygamber katillerinin devleti…
Ey nazlı gelinim! Ey ilk kıplegahımın, Mescid-i Aksam'ın annesi! Ey bereketli toprak! Ey mukaddes yurt! Ey Mehdi'sini bekleyen mahzun vatan! Ey özgürlük aşığı muvahhit savaşçılara kucağını açmış bekleyen ana! Ey Kudüs! Ey Kudüs! Ağla… Feryatların arşı tutsun! Matemin, hüznün yerleri ve gökleri kaplasın! Ağlamak senin hakkın! Kimse seni kınayamaz matemlere büründüğün için! Bil ki gökler de seninle beraber matem tutuyor! Rabbin yüce melekleri de ağlıyorlar senin feryatlarını duyunca… Ama utanma! Asla utanma! Sen utancı hak etmedin!
Tanklarını, toplarını, uçaklarını, füzelerini haçlıların hizmetine sokup senin payına da sahte, yapmacık nutuklar ayıran sözde Müslüman liderler, kralcıklar, prens bozuntuları utansın! Peygamberlere varis olmayı beceremeyen, sultanın rızasını Allah'ın rızasından üstün tutan saray mollaları utansın!
Ve biz utanalım! Evet biz… Uykuyu kendilerine haram etmeyen bizler, hala sıcak yataklarda mutluluk arayan bizler, sabahlara kadar ağlayıp feryat etmeyen bizler, hiçbir şey olmamış gibi çaylarını yudumlayıp çerezlerini yiyip televizyon ekranlarında mahzun Kudüs'ün gözyaşlarını film izler gibi izleyen bizler utanmalıyız! Utanç senin hakkın değil, utanç bizim hakkımız!
Haydi, bırak matemi! Altmış yıldır ağlayıp sızlandığın yetti artık! Süslen! Bereketli toprakların zeytin ağaçlarıyla şenlensin tekrar! Yoksa duymuyor musun? Ümmetin Ordusunun öncü kuvvetlerinin nal seslerini duymuyor musun? Mehdi'nin askerleri yeri göğü tekbirlerle inletiyorlar bak! Küfrün başkentlerini vuracak füzelerin sahiplerini ağlayarak mı kucaklayacaksın?
Matemi bırak ki baharın kokusunu sen de duyasın! İslam asrının baharının kokusunu…
Korkma, dökülen temiz kanlar özgürleştirecek seni ey Kudüs!