• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

14 Mayıs 1948’de “Terör devleti” resmen ilan edildikten sonra İsrail’e yönelik yapılan tehditler hiç durmadan devam ediyor. Siyonist rejim, Filistin toprakları işgal ederek kuruldu ve o yıldan bugüne kadar Filistin topraklarını işgal etmeye devam ediyor. Bu daha önceden başlatılan Yahudi yerleşim politikasının sonucu olarak devam ediyor. 19. yüzyılın sonlarına doğru, Siyonist hareketin kurulması, birçok Avrupalı Yahudi'nin Filistin'e göç etmesine neden oldu. 1880'lerin sonları ile 1930'lar arasındaki arazi alımlarının çoğu, "Kuzeyde Akka ve Güneyde Rehovoth, Esdraelon (Yizreel) ve Ürdün Vadileri ve daha az ölçüde Celile'de" dahil olmak üzere kıyı ovasında bulunuyordu. Göç, Filistin'i ekonomik, sosyal ve politik olmak üzere birçok yönden etkiledi. Siyonist hareketi 1904 ile 1914 yılları arasında gerçekleşen ikinci Aliyah'ta 40.000 Yahudi Filistin'e yerleştirdi. Siyonist Örgüt, Yafa'da 1908 yılında "Filistin Bürosu" kurdu ve Filistin'de sistematik Yahudi yerleşim politikası benimsendi. Artık, 31 Aralık 1944'te Filistin'de büyük Yahudi Şirketler ve özel mülk sahiplerinin sahip olduğu 1.732.63 yaklaşık % 44'ü Yahudi Ulusal Fonu'na aitti. Filistin Manda yönetiminin son dönemlerinde, Yahudilerin sahip olduğu toprakların yarısından fazlası en büyük iki Yahudi fonu olan Yahudi Ulusal Fonu ve Filistin Yahudi Kolonizasyon Derneği'nin elindeydi. 1948'de İngiliz Mandası döneminin sonunda, Yahudi çiftçiler 425.450 dönüm araziye sahipken, Filistinli çiftçiler 5.484.700 dönüm araziye sahipti. Siyonistler bununla yetinmedi arazileri satın almadan işgal etmeye başladı. İş çığırıından çıktı Filistinliler ve Yahudiler arasında çatışmalar başladı. 14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti'nin Kuruluş Bildirgesi'nin ardından Arap Birliği, Filistinli Araplar adına müdahale etmeye karar vererek kuvvetlerini eski İngiliz Filistini'ne soktu ve 1948 Arap-İsrail Savaşı'nın ana safhasını başlattı. İsrail'in 15 Mayıs 1948'de, tarihi Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi, Filistinliler için onlarca yıldır devam eden felaketler silsilesinin başlangıcı oldu. O günden bugüne kadar İsrail’e yönelik İslam dünyasından ve çeşitli hareket ve örgütlerden yapılan tehditler durmak bilmiyor. Tüm tehditlere rağmen İsrail bildiğini yapmaya devam ediyor. 76 yıldır Filistin’de açıkça bir katliam gerçekleşiyor ve tüm dünya seyrediyor. 1904 -1948 arasındaki dönemleri anlamak mümkün. Osmanlı dağıtılmış daha milletler toparlamamışlar. İngilizler fitne üstüne fitne çıkarıyor. Fakat, bir asır geçmiş… Bugünler o günlerden farklı… Bilim ve teknoloji döneminde yaşıyoruz… Hala tehditlerden başka elimizden hiçbir şey gelmiyor… İsrail terör devleti Gazze’de yaptıkları katliamları yetmiyormuş gibi şimdi Lübnan’da da katliamlara başlamak istiyor… Tehditlerden ve ‘katyuşa’ füzesinden başka silah ya da füze fırlatamıyoruz… Irak işgali dönemindeki Nasrallah biraz yaşlanmış ama konuşmaları, vaatleri ve tehditleri aynı. Değişmeyen sadece Nasrallah değil, Arap Birliği hiç değişmedi… 24 seneden beri Arap dünyasında değişen hiçbir şey yok… Liderleri ve politikaları da ayna. Türkiye’yi bunlardan ayrı tutmuyorum. İran ayrı bir hikaye… Sağlam bir kafayla düşünün… 76 yıl devam eden tehditler karşısında hiçbir ciddi operasyon ya da bir saldırı görmeyen siyonistler Nasrallah’ı veya İran’ı ya da diğer İslam ülkelerini ciddiye alır mı? Katyuşa ya da HAMAS’ın ev yapımı roketleri İsrail’e pek bir şey yapmaz ve korkutmaz… Bizim liderlerimizin sözleri ise hiç… Ne zaman İsrail’e ciddi silahları göstereceğiz acaba? Daha önemlisi, var mı ki Müslümanların elinde gösterecek ciddi silah… Dualarımızın demir kubbeyi delemediğini gördük. Allah boş sözleri sevmez… Ayrıca bir hatırlatma, “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır.” (Saff Suresi, 2-3. Ayet). Gazze’ye selam, direnişe devam!