• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Geçtiğimiz günlerde Biden, Yahudi olmasa da Siyonist olduğunu açıklayarak siyasi bir açıklama yaptı. Biden daha önce defalarca, ABD'nin "bugün, yarın ve her zaman" İsrail'in yanında olacağını söylemişti. Böylece ABD'nin fiili Siyonist kontrolü altında olduğunu veya en azından çok güçlü Siyonist etkisi altında olduğunu resmen doğruladı. Ancak bu gerçek, şu ana kadar çok az insanın bahsettiği başka bir olguya işaret etmedikçe, resmin tamamını açıklamıyor. Gerçek şu ki, Biden ve iktidardaki ABD askeri-politik elitinin tamamı, parti üyeliğine bakılmaksızın Evanjelik Siyonistler mezhebine mensuptur. Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler aynı dini mezhep olan Hıristiyan Siyonistlerin üyeleridir. Bu grup, Amerika'nın "Yahudilerin kralı"nın dünyaya gelişinin koşullarını sağlaması gereken bir güç olarak Mesihsel kaderine inanıyor. Evanjelik Siyonistler şöyle inanırlar: “Tanrı, İbrahim'e, Yahudileri kutsayanları kutsayacağını ve onları lanetleyenleri lanetleyeceğini vaat etti. Böylece Rabbin herkese olan sevgisi Yahudilere olan sevgisinden geçer.”

Özünde ABD, demokrasi ideolojisini ülke içinde yönetmek ve dünyaya hükmetmek için bir araç olarak kullanan yeni bir teokratik devlet türüdür. Demokratik seçimlerin sonuçları ne olursa olsun, ister Demokrat ister Cumhuriyetçi olsun, Amerika Birleşik Devletleri'nde aynı mezhepteki dini fanatikler, yani Evanjelik Siyonistler, her zaman yönetimde kalırlar. İç ve dış politikadaki taktik yaklaşım farklılığına rağmen Beyaz Saray'daki her yönetim ana stratejik hedefte birleşiyorlar. Bu ideolojik yapı, dinsizlik, topyekûn yozlaşma, aile kurumunun yerle bir edilmesi düşünceleriyle insanlığa dayatılan bir liberal-ateizm projeye dayanmaktadır. ABD'deki iktidarı elinde tutan gruplar ve genel olarak Batı'nın yönetici elitleri "Yahudilerin kralının gelişi" üzerinde çalışıyor… Ve bu bir komplo teorisi değil. Bu planlar, kamuya açıkça vurgulanmasa da, genel olarak hiçbir zaman gizlenmedi. Ana akım medya bu konudan kaçınıyor çünkü dünyaya dayatılan liberal demokratik bağlama uymuyor.

Filistin'de yapay bir İsrail devletinin kurulması stratejik planın ilk aşamasıydı. İkinci aşamanın görevi, Filistin'in tamamı, Lübnan, Ürdün, Irak'ın, Suriye ve Türkiye'nin bir kısmını kapsayan “Vaat Edilen Topraklar”ın tamamen ele geçirilerek “Büyük İsrail”in kurulmasıdır. Üçüncü aşamada ise Mescid-i Aksa'nın bulunduğu yerde, Mesih'in "dirilişi"nin gerçekleşeceği efsanevi "Süleyman Tapınağı"nın "restore edilmesi planlanıyor. Dördüncü aşamada, evanjelistlerin önderliğinde "Armagedon" gerçekleşmelidir yani, "kötülüğün güçleri" ile "iyiliğin güçleri" arasında gerçekleşeceği ve "iyiliğin güçlerinin" kazanacağı ölümcül bir savaş. (Netanyahu'nun iddia ettiği gibi “karanlığın savaşçıları”na karşı “Işığın savaşçıları”) "Büyük İsrail" kurulması gerekli olduğuna inanan Evanjelik Siyonistler, Armagedon savaşın mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi için Filistin, Şam, Irak ve Türkiye topraklarının ele geçirilmesi gerektiğine inanıyorlar… Biden'ın son dönemdeki sözlerini hatırlayalım: "İsrail olmasaydı bizim yaratmamız gerekirdi" demişti… Gerçek şu ki, Filistin sadece önemli bir jeostratejik konuma sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda Orta Doğu'da da önemli bir enerji potansiyeline sahip ve küresel öneme sahip enerji yolları üzerinde yer alıyor. Bu bölgede “İsrail devleti” olarak adlandırılan bir askeri üssün varlığı, İslam'ı dizginleyerek Ortadoğu'nun kontrol altına alınmasını mümkün kılmaktadır. “İsrail”, kukla Arap rejimlerini istikrara kavuşturan ve Amerika'nın yönetici elitlerinin Ortadoğu'nun zenginliğine ve petrolüne erişmesini kolaylaştıran bir ABD ileri karakoludur. ABD politikasını, güdülerini ve stratejisini anlamak için etki mekanizması ve ana gruplar hakkında bir fikre sahip olmanız gerekir. Fiili olarak gündemi belirleyen ve Amerikan politikasını yönlendiren gölgede kalan gruplar ve ABD siyaseti üzerinde en büyük etkiye sahip en etkili yapıların bir listesi bir dahaki yazımızda verelim… Gazze’ye selam, direnişe devam!