• DOLAR 34.103
  • EURO 38.146
  • ALTIN 2875.028
  • ...

Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir. Korkutucu ve dehşet verici bir tabiat olayıdır. Başlangıç noktası yerin içinde, derinlerinde bulunan, yerkabuğu katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi, yanardağların püskürme durumuna geçmesi gibi doğal bir nedeni olan yerkabuğu sarsıntısıdır deprem. İnsanı çaresiz bırakan, imansızı imana getiren, günahkarı tövbeye yönlendiren, insanı hayattan soğutan bir gerçektir deprem... Deprem anında kime seslenirsen seslen kimse sana yardıma gelmez. Herkesin kendi derdine düştüğü, çoluk çocuğu unuttuğu, kardeşlerini, anne-babayı unuttuğu bir andır o. Yaşanan bu depremler adeta kitabımızda anlatılan kıyametin bir provasına benzemektedir. Kur’an’da anlatılan deprem bölgesel değil, küresel bir depremdir... Depremler insan hayatına yön veren, bazen insan hayatına son veren tabiat olaylarıdır. Bugüne kadar depremin ne zaman olacağına dair bir bilgi veren herhangi bir teknoloji gelişmemiştir. Bilim, depremin nerede olacağını bilmektedir ama; ne zaman olacağı hakkında sadece tahminlerde bulunmaktadır, kimse kesin bilgi veremiyor. Dolayısıyla, her an bir depremi bekleyebiliriz ve ona göre hayatımıza devam etmeliyiz. Acil yardım çantası gibi deprem çantası her evde olmalıdır. Evlerimizi ve binalarımızı da depreme dayanıklı şekilde inşa etmeliyiz. Şimdi gelelim konteyner kentlerine...

Türkiye’de şu anda yüz binlerce konteyner yapılmakta ve deprem bölgesinde konteyner kentler inşa edilmektedir. Aynı anda devlet konut inşa etmeye başladı. TOKİ konutlarını teslim etmeye başlayınca konteynerler boşa çıkacaktır. Bu binlerce konteyner ne olacak ve nereye konulacak şimdiden düşünülmesi lazım... Türkiye bir deprem ülkesi ve depremler de son dönemde çok sık görülmeye başlandı. Dolayısıyla, konteyner kentler çarçur edilmeden muhafaza edilmelidir. İstesek de istemesek de konteyner her zaman bize lazım olacaktır diye düşünüyorum. Deprem bölgelerinde AFAD, Kızılay gibi kuruluşların kontrolünde özel bölgelerde, kurban kesme yerleri gibi konteyner kentler hazırlanabilir. İnşallah konutlar artık depreme dayanıklı bir şekilde olacaktır ama; deprem yaşandığı zaman insan evinde kalmaya korkar ve barınmak için yine çadıra ve konteynere ihtiyaç duyacaktır... Çok zor şartlarda ülkemizde yaşayan bir sürü Suriyeli mülteciler de vardır. Bu konteynerler her türlü değerlendirilebilir... Allah bir daha böyle felakete maruz bırakmasın kimseyi ama; bölgemiz fay hatlarıyla çevrili ve tabiat yasalarını kimse iptal etmedi... Benimki sadece bir sesli düşünme, farklı düşünen ve farklı görenler olabilir...

Yardımlarımıza devam ediyoruz, sabırlı olmaya devam ediyoruz! Sadece depreme değil, ölmeye de hazırlıklı olmalıyız... İkisi de birbirine çok benzer... Ansızın gelir ikisi de uyurken gelir, normal rutin bir şekilde insan işleriyle meşgul iken gelebilir. İkisi de ummadığı, beklemediği bir an gelebilir. İkisi de insanın hayatına son verir, aileyi perişan eder, insanı çaresiz bırakır. Fakat, ikisinin arasında tek bir fark vardır... Depreme önlem alabilirsin ölüme önlem alamazsın, sadece hazırlık yapabilirsin. Ölüm geldi mi hiç bir güç onu geri çeviremez, çare bulamaz... Dolayısıyla, depreme önlem almalıyız gerektiği gibi, ölüme de gerektiği gibi hazırlıklı olmalıyız. Şimdiden tövbe edip güzel ve iyi işlerin peşine düşmeliyiz. Şimdi önümüzde iyiliklerin kat kat sayıldığı ve rahmetin ve bereketin bol olduğu bir Ramazan ayı var... Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun!