• DOLAR 34.542
  • EURO 36.13
  • ALTIN 2998.574
  • ...

Suudi Arabistan`da neler oluyor sorusuna, içinde ABD, İngiltere, İran, Yemen, İhvan, BAE veliaht prensi Muhammed Bin Nayif ve Suudi Veliahtı Muhammed bin Selman geçen uzun cümlelerle cevaplar veriliyor ama bu cevaplar 10 tane prensin tutuklanması, 2 tanesinin ölmesi, birçok etkili ve yetkili ismin derdest edilmesinin tam olarak ne anlama geldiğini açıklamaya yetmiyor gibi.

Kabilenin İngiliz yanlısı prensleri ile ABD yanlıları arasında üzeri örtülü bir güç mücadelesi yaşanıyor gibi yorumlar da izaha muhtaç.

İçerde bu türden büyük müdahaleler için ‘yolsuzluk` suçlamasının yerli ve yabancı kamuoyunu ikna etme aracı olduğu da 17-25 Aralık tecrübesinden herkesin malumu.

Saltanatın hüküm sürdüğü ülkelerde taht kavgalarının nasıl seyrettiği ile ilgili de bu coğrafyaların hatırı sayılır tarihsel deneyimi de yine herkese ayan olduğundan öyle aşırı şaşırdığımız filan yok ancak, 32 milyonluk nüfusunun yarısı yabancı kölelerden müteşekkil iken varlığını ve güya geleceğini sigortalamak için 750 milyar dolarını ABD`ye vermekle kalmayıp, arada bir, yüzlerce milyar dolarlık ihsan-ı şahanelerle aradaki bağları pekiştiren ‘eskimiş bir petrol pompası`, birden niye böyle kurtlar vadisine dönüverdi ilginç olan bu.

Hani Kazakistan, Kırgızistan da değil ki zaten içine FETÖ kaçmıştı densin. Porto Riko ABD`nin ellibirinci eyaleti kabul edilebilir ancak, Suudi Arabistan,-de facto biçimde- ABD`nin merkez eyaleti sayılır.

Dolayısıyla, ABD`den destursuz, onaysız, bilgisiz, yardımsız, habersiz, proje ve plansız, Suudi`de değil bir prensin gözaltına alınması, kapısının önünden dahi geçilmesi kimsenin haddine değildir.

Her ne kadar çoğu çöllerden oluşsa da, Türkiye`nin üç katı büyüklüğündeki koca bir sahanın bölünmesi ve halihazırda devam eden Yemen ve dolayısıyla İran`ın yanı sıra Umman, Katar, Bahreyn, BAE gibi körfez ülkelerinin de dahil olduğu ve Lübnan`ın da aktif edileceği yeni karışıklıklar; ABD`den alınması gereken yeni silahlar için, israilin hayalleri ve güvenliği için hayati öneme haizdir.

Peki çiçeği burnunda veliaht bundan sonraki güvenliğini daha riskli hale getirmedi mi? Evet öyle de, bunu sorun etmeye gerek yok ki. ‘No problem, sen fülüsten haber ver, Sam amca hep yanında.`

İbn-i Selman`a, yaptırılan “Ilımlı İslam” açıklamasından sonra ne yaptırılacağı merakla bekleniyordu, ilk hamle, Türkiye`deki “Ilımlı İslam” müteahhitlerine verilen projenin aynısı oldu.

Bundan sonra ne yapacaklarını yine buradaki filmden tahmin etmek zor değil: Kaset, dinleme, şantaj.. Olmadı, bol savaş uçaklı, tanklı, toplu ‘made in USA` yıldızlı askeri müdahale..

İyi de bu senaryo da vizeli vaiz yok? Niye, daha iki ay öncesinde, "Hamd olsun ki Amerika ile birlikte dünyayı yönetiyoruz" diyen Südeysi`lerin hiç mi i`rabta mahalli yok. Şimdi rüyaları aynı olan tüm ılımlı`lar, ABD`nin güvenlik şemsiyesi altında bir araya getirilecektir.

Artık malum yaşlı şövalyenin de nereye gönderileceği de böylece netleşmeye başlamıştır.

Gerçekten, Mekke ve Medine gibi iki emanet olmasa, birbirlerinden hiçbir farkı olmayan prenslerin birbirini helikopterden atmasıyla da hapse atmasıyla da ilgilenmeyeceğiz, ya da ümmetin servetini, yine ümmeti sömürüp katletmeleri için makam mevki aşkına büyük şeytanın avucuna boşaltmasalar, hangi ayak oyunlarıyla birbirlerinin ayağını kaydırdıklarını da umursamayacağız.

Bize ne, ‘Yemen kadar taş değil, balistik füze düşsün başlarına` deyip avunmanın da kimseye faydası yok.

Ama ömür gibi şu devran da yazıdır ve yazının sonunda ilâhi vaad, şeytanın dostlarını değil kendi taraftarlarını müjdelemiştir.

Biz de yazımızın sonunda müjdeleyelim: Örümcek ağı ile avlanan veliahtım, prensim güle güle. Körle yatan kralım, güle güle..