Demokrasiyi değil Allah`ın kelimelerini yüceltmek
Salâlar, Kuran tilâvetleri, Dualar ve Demokrasi derken heyecan dolu bir haftayı geride bıraktık.
Geride demokrasi kaldı, çünkü kazanan, güçlenen, kurtarılan, adına can verilen, bedel ödenen anahtar kelime o seçilmiş ve en çok o kelime telaffuz edilmişti.
Her gün milyarlarca Allahüekber/Bismillah/Ya Allah denilen bir coğrafyada bu mübarek kelimelerle çağ açıp kapatır gibi destan yazılan gecenin tüm ganimeti, geriye hiç kimsenin günde bir kere bile söylemediği demokrasi ile özetleniyorsa, denilecek olan herhalde ‘La havle`dir..
Yirmi yıl önceydi. İrtica ve laiklik gibi kavramların ülkenin üstüne yine karabasan gibi çöktüğü günlerdi. Sunucu, elinde mikrofon, Bursa`nın sokaklarında halka mikrofon uzatıp ‘laiklik` nedir diye soruyordu. Cevap verenlerin neredeyse tamamı ilkokul kitaplarında ezberletilen ‘din ile devlet işlerinin birbirinden ayrı olması` cümlesi ile cevap veriyor ancak bunun ötesine geçemiyorlardı.
Müslüman bir memlekette din ile devlet işlerinin birbirinden nasıl ayrılacağını adamakıllı izah edecek bir tane mürekkep yalamış akademisyen filan çıktı mı ki, avam halk bunu açıklayabilsin.
Her neyse bir teyze, sunucunun sorusunu şöyle cevaplamıştı: “Oğlum, bizde bu kız, bu oğlana layık derler, işte laiklik budur” Şanlıurfa`da, ‘felsefe nedir` sorusuna, ‘felsefe Harran`dır` diyen amcamıza itiraz etmek ne kadar zor ise teyzenin laiklik tarifi de o kadar yerinde gibiydi..
Demokrasi nedir? sorusunu sorduğunuz zaman da, ilkokulda ezberletilen klişe cümle imdada yetişiyor: “halkın kendi kendini yönetmesi.” Karnesi iyi olanlar, ‘peki cumhuriyet nedir?` diye sorulduğunda, “halkın kendi yöneticilerini kendisinin seçmesi” diye cevap verince, işler karışmaya başlıyor.
O zaman demokrasi ile cumhuriyetin farkı ne diyorsunuz ve ‘eee` diye başlayan tekrarlar ve yuvarlamalarla uğurlanıyorsunuz. Haydi tarifini atladık diyelim. Fazla iddialı gelebilir ama inanın, şu memlekette, bırakın avam halkı, fakülte bitirmiş milyonlarca insana, demokrasi`nin çeşitleri nedir diye bir soru sorulsa, doğru cevap verecek kişi sayısı ile parlamentodaki sandalye sayısını bile dolduramazsınız..
Gerçi bu topluma, Yunanca demos ile kratia kelimelerinden birleştirilmiş bir kavramı sormak, tıpkı yarışma programlarının, yüzde doksanından fazlasının kimliğinde İslam yazan bir izleyici kitlesine, şu dört isimden hangisi; ‘Three Days Grace` müzik grubunun solistlerinden biri değildir? diye sorması gibidir.
Demokrasi, halkın iradesidir, sandığa gitmesidir, yasaları yapmasıdır gibi süslü olduğu kadar mantıklı devam eden beyanların sonunda, mesela aklınıza İngiltere gibi bir örnek geliyorsa demokrasi bir anda buhar oldu demektir. Zira İngiltere dediğimiz ülke; Kanada, Avusturalya, Yeni Zelanda, Jamaika, Barbados, Bahama Adaları, Grenada, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları, Tuvalu, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadines, Belize, Antigua ve Barbuda, Saint Kitts ve Nevis ve Fiji den oluşan ülkelerin oluşturduğu bir krallık ve başında da malum kraliçe 2. Elizabeth bulunuyor.
Yok efendim, bunlar Birleşik Arap Emirlikleri gibi değiller, kraliçe çok sembolik, çünkü İngiltere`de sandıktan tavşan değil gerçek sonuçlar çıkıyor türünden replikler ‘felsefe Harran`dır` gibi tamamen demokrasinin kendisi ile değil yorumuyla alakalı.
‘Demokrasi ile değil de monarşi ile yönetilen Andorra, Belçika, Danimarka, Liechtenstein, Lüksemburg, Monaco, Hollanda, Norveç, İspanya, İsveç, Vatikan gibi irili ufaklı diğer Avrupa ülkelerini de listeye ekleyince demokrasi ile yönetilen tek devlet bizmişiz o yüzden bizi AB kategorisinde görmüyorlar` esprisi adeta latife olmaktan çıkıyor..
Evet demokrasi ile ilgili tartışmaların haddi hesabı yok..
Her neyse maksadınız masum olabilir, mefhumunuz anlaşılır olabilir ama kelimelerdeki tılsımı unutursanız, gelecekte de minarelerden okunamayacak olan demokrasi, ebabilleri uçurmakta etkisiz kalabilir.
O yüzden katil devletlerin işgal kovalarında taşıdıkları Yunanca kelimeleri değil, Hamd`in, nimetin, yardımın, zaferin, izzet ve kurtuluşun yalnız kendisinden olduğu Allah`ın kelimelerini yüceltsek ne güzel olurdu…