• DOLAR 34.577
  • EURO 36.27
  • ALTIN 2972.315
  • ...

Birleşmiş Milletler organizasyonu İkinci Dünya Savaşının galiplerini ve özellikle de ABD`nin tercihlerini esas alan bir örgüt. Bunun doğal bir sonucu olarak da beş ülke yani Fransa, Çin, ABD, İngiltere ve Rusya`nın veto ettiği bir karar Güvenlik Konseyinden geçemiyor.

BM`nin kuruluşundan bugüne, ABD`nin yaklaşık 40 civarında vetosu var, Rusya ve Çin`in 10, İngiltere ve Fransa`nın ise 5`er vetosu var. Veto kararlarının çoğunun israili veya bir takım zalimleri kurtarma amacıyla alındığını da hatırlayalım.

Tabi Rusya ve Çin`in bir denge unsuru gibi gözükmesi meseleye hiçbir hakkaniyet katmamaktadır. Çünkü İslam âleminin zararı veya menfaati, iki tarafı da ilgilendirmemektedir. Yine 193 üyesi bulunan BM`ye kimin üye olacağına da BM Güvenlik Konseyi karar veriyor.

Sözde dünya barışına katkı sunma amacıyla kurulmuşken, son altmış yıldaki bütün savaşlar, katliam ve soykırımların adeta Birleşmiş Milletlerin gözetiminde gerçekleştiği ve bazen lütfedip gösterdiği tepkinin de çok cılız bir kınama -hatta çoğu zaman- saldıranı değil kendisine saldırılanı eleştirmesi de bilinen hususlardandır. Örgütün küresel ölçekte sağlık, kültür, insan hakları gibi alanlarda faaliyetleri de her zaman tartışma konusu olmuştur.

Erdoğan`ın BM kürsüsünden dile getirdiği ‘beş ülke haksızlığı` önemli bir vurgu olmakla birlikte perde gerisindeki Yahudi lobisini açık etmediği için ciddi bir rahatsızlık vermemiş gibi gözükmektedir. Türkiye`nin son dönemlerde yaşadığı her sorunu, bu tür hamasi çıkışlara karşı bir cezalandırma olarak görmek de çok isabetli değildir.

BM gibi ABD karışımlı her oluşumun ıslah görünümlü ifsad yapıları olduğu gerçeğini papağan gibi tekrarlamak yerine her İslam ülkesinin kendisine buradan bir pay çıkarması çok geç kalınmış bir zarurettir.

Bugün İslam İşbirliği Teşkilatı`nı daha etkin, yaygın, hızlı, ciddi, reel ve plan-programlı yapmak için proaktif olmadıkça, dünyanın, beşten veya o beşe bir şekilde boyun eğmiş 193`ten ne kadar da büyük olduğunu söylemek, göğüs kabartmaktan başka neye karşılık gelir ki?

Dünyanın mevcut ahvaliyle alakalı siyasi mazeretler bir tarafa, siz dünyanın bir bölgesindeki afet, savaş ve toplu mağduriyetler için bile, UN bayraklı araçların yanında, İİT bayraklı araçlar gördünüz mü?

Dünyanın en ücra köşesindeki bir tarihi eseri bile miras filan deyip işaretleyen, korumaya alan UNESCO`nun yanında neredeyse tamamı mükemmel miras hazinesi olan İslam tarihine ait eserlerin birinin üzerinde de İİT`ye ait öyle bir kuruluşun flamasını gördünüz mü?

Dünyadaki çocuklarla kendine göre ilgilenen UNICEF`in yanında İİT`nin de böyle bir gayretini duydunuz mu?

Yine BM`nin sağlık örgütü olan WHO, Afrika`nın en uzak bir köyünde sağlık taraması yaparken, İslam İşbirliği Teşkilatı`nın böyle bir kolunun, bırakın köyü, metropollerde dahi böyle bir çalışmasına şahit oldunuz mu?

Gıda ve Tarım Örgütü`nden tutun, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu`na kadar Birleşmiş Milletler Teşkilatı`na ait 17 tane yapıdan bahsediyoruz. Ve işin vahim tarafı ise BM, dünyadaki tüm gayri insani ve gayri İslami fikirlerin de, alışkanlıkların da meşruiyet algısı için kullanılmaktadır. BM`nin kınamadığı şeyler norm gibi kanıksanmaktadır.

Ve Müslüman ülkelerin, konuştukça moralimizi bozan hal-i pür melali. Tamam, kastettiğimiz şey, ham hayal bir alternatif kurgusu değil. Ancak Müslümanların göğsünü gerçekten kabartacak olan şey, ümmet olgusunu ve bunun potansiyel enerjisinin farkında olmaktan geçiyor.

Doğrudur, dünya beşten büyüktür. Ama dünya aynı zamanda, İslam ülkelerinin birbirlerine gösterdikleri hasedden, umursamazlıktan, ihtilaflardan, dışlamaktan, husumetlerden de büyüktür. Dünya, İslam âleminin Suriye aynasındaki görüntüsünden çok büyüktür. Ve dünya, bizim imanımızla azmimizle, kardeşliğimizle büyüktür. Varsın o beş sayısı, bölünen bir sayı olmasın.