• DOLAR 34.592
  • EURO 36.406
  • ALTIN 2986.243
  • ...

Darbe girişimine direnen halkın yüreği soğutulmadı. Soğutulmadı diyoruz, çünkü darbenin asıl failleri olan asker ve subayların yüzlercesi elden kaçtı, hatta içlerinden biri sonra NATO toplantılarına bile katıldı. Devlet hiçbir şey yapamadı.

FETÖ`nün yurtdışında çok hızlı harekete geçirdiği diasporasına karşı diplomasi resmen sınıfta kaldı. Özellikle Avrupa`da darbeyi neredeyse destekleyecek kadar fütursuz davranan kimi ülkelere karşı ciddi bir tepki gösterilmedi. Darbenin FETÖ tarafından yapıldığı ortadayken ve bu ikrar edilmişken Başbakan geçen hafta ‘darbenin sivil ayağı ile ilgili birtakım dedikodulardan başka delil yok` diyerek çok tuhaf bir açıklama yaptı. Ve şuradan şunlar atıldı okulları elinden alındı haberleri abartılırken o sivil ayak, paralarla dökümanlarla çoktan sır olup, herkül burcuna uçtu. Bunlar yetmezmiş gibi laik Kemalist ulusalcı şovmenlere ekranlardan cemaatlere hakaret ettirme, darbeyi püskürten asıl gücün dindar halk ve onların tekbirleri filan olmadığını söyletme de çok kırıcı oldu.

15 Temmuz sonrasında bakanlar kurulu başta olmak üzere adına devlet denilen mekanizma komple değişmeliydi ama bu yapılmadı. Hem sadece iktidar değil ülkedeki tüm bürokrasi baştan ayağa çok çok süratle yenilenmeliydi. Tüm bakanlardan ve kuvvet komutanlarından tutun müsteşarlardan valilere, müdürlerden rektörlere kadar herkes değişmeliydi. Ama olmadı.

Maalesef bir tarafta, ‘manevi cenah tarafından seçilmiş hazretimiz hata yapmaz` deyip makamına halel getirmeyenler, diğer tarafta ‘Mustafa Kamal`ın yaptıkları mutlak doğrudur` diyen kökten laikler, diğer yanda da ‘FETÖ`cü olmadığı kesin olan görevlilerimiz yanlış yapmadılar` diyen safça bir anlayış var. Her tecrübe ‘aldanmışız` denilerek kazanılmamalı, ülkenin güvenliği ve büyümesi de hep can vererek olmamalı...

Fazla hamaset gibi görebilirsiniz ama şimdi toplum bundan sonra hangisine ne kadar güvenebilecektir. Haydi, paralel yapıyla mücadelede tamamen yalnız bırakılan Cumhurbaşkanı hariç, hüsn-ü zannımızı sonuna kadar zorlayarak söyleyelim, asker veya sivil kendisine bağlı tüm memurlar gizli bir plan çevirirken koltuklarında uyuyanlar, halka karşı kurulan tuzaklardan ne kadar haberdar olacak. Şehirden şehire taşınan patlayıcıları nasıl durduracak. Hz. Ömer gibi tebdil-i kıyafet halkın içine girip de tespit ettiği fakire sırtında un taşısınlar filan demiyoruz.

Yahu nerdeyse devletin askerinin tamamı ve sivil personelinin de beşte biri halkın menfaatlerine değil FETÖ`nün yani ABD`nin yani darbecilerin, yani Kandildekilerin hizmetine çalışmış ama başlarındakilerin umurunda olmamış ve maalesef şu anda görevden alınmayan o başlar, FETÖ`nün ibadetle meşgul oldukları için kaçamayan tabandakileri kovalıyorlar.

Şimdi yapılacak tek bir şey var. Şu darbeye direnen halkı işin başına getirmek, onların sözlerine kulak vermek, onların duygu, düşünce, inanç ve aidiyetlerini dikkate almak... Böylece iki de bir sadakat ve liyakat şartından söz edenlere bunun gerçekte nasıl olması gerektiği kendilerine gösterilmiş olur, hem de ABD`nin dağda ovada eğitip donattığı kara gücü pokemonlarıyla daha cesur uğraşılır.

Mesela kendini tankların önüne, altına, üstüne atan gözü kara yiğitleri ne tahsillerine ne de girdikleri sınavlara hiç bakmadan ehliyetli güvenilir kişiler görmek gerekir.

Öte yandan bölgedeki kozunu çok daha aktif hale getirdiği halde, hâlâ diplomasiden, küresel sistemden filan dem vurup ABD`ye sözde esip gürlerken gerçekte hiçbir ciddi tavır koyamamak da, ‘işte meclis, onlar idam kararı alsınlar ben onaylarım` demeye benziyor. Evet, ABD`ye en başta öfkelenecek olan sizsiniz ama bununla ilgili somut adımları atması gereken de sizsiniz. Bunun yolu sadece Rusya ile iyi ilişkiler geliştirmekle sınırlı olmamalıdır.

Bir kere ABD`nin kendi ülkenizdeki askeri ve diplomatik varlığı bu düzeyde devam ettikçe ne bombalı araçların sonu gelir ne de içerdeki ve dışardaki çıkarlarınıza suikastların. ABD elçiliklerinin ve konsolosluklarının diğer ülkelerinki gibi normal çalışmadığı herkesin malumudur. Kaldı ki, 15 Temmuz`da canını dişine takıp gürleyen halk, her darbenin arkasında ABD`nin olduğunu bilerek sokağa çıktı. Bu itibarla, ABD ve NATO ile istihbarat paylaşımınız, askeri ortaklığınız eski seviyesinde sürdükçe sivil halkın da kurumlarınızın da güvenliği hep riskli olacaktır.

Görünen odur ki, ABD de AB de ve onların bilumum kuklaları da, ne asker ve polisten ne de siyasetçilerden korkmaktadırlar. Onlar iki tankın altına kendini atan Sabri Ünal`lardan ve daha ilk saatlerde darbecilerin karşısına dikilip canını veren Mehmet Karaaslan gibi yiğitlerden korkmaktadırlar. O zaman bırakın laikleri filan bu kahramanları baştacı yapın. Onlarla yürüyün. Onlarla yönetin…