• DOLAR 34.613
  • EURO 36.42
  • ALTIN 2928.571
  • ...

Hükümet, yürüttüğü çözüm sürecinin her halükârda kendi oylarını artıracağını sandı ama görünen o ki hâlâ yanıldığını anlamış değil.  Güya dağdakiler, silah bırakınca, batıda Mhp`nin eli çok zayıflayacak hatta barajı dahi aşmakta zorlanacak, doğuda ise sürecin tek muhatabı yapılan Hdp, dağdakilerin silah bırakmasıyla kolu kanadı kırılmış olacağından zaten eskisinden daha az oy alacak ve mevcut hükümet, ezici çoğunlukla yoluna devam edecekti.

Ancak ne İmralı anahtarı, ne akil insanlar filan ve ne de 6-8 ekimin faillerine ve azmettiricilerine karşı kayıtsızlık, varılan sonucu değiştiremedi. Çünkü süreçle ilgili ‘ben yaptım oldu` mantığı devlet gururuyla birleşti, yanlış yapıyorsunuz diyenlere kulak verilmedi ve hâkeza herkesçe malum diğer nedenler, şuan ki tabloyu çıkardı.

Lafı öyle eğip bükmeye gerek yok. Şu kritik aşamada yapılması gerekenler üç aşağı beş yukarı aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

Birincisi; Çözüm sürecini kendilerine teslim ettiğiniz Beşir Atalay ve Yalçın Akdoğan gibi isimlerin, sürecin bu hale gelmesinde sorumlu oldukları gerçeğinden hareketle derhal görevden alınmalı ve bölge insanını ve atmosferini iyi tanıyan, gerçekten adaletli isimler bu iş için seçilmelidir.

İkincisi; Daha önce güle oynaya imzaladığınız mutabakat metnini iptal etmişseniz bunun gerekçesini hem muhatabına hem de kamuoyuna açık şekilde izah etmelisiniz. Mesela “evet mutabık kalınan bir metin, karşı tarafa silah bırakma çağrısının yapılmaması nedeniyle donduruldu” gibi.

Üçüncüsü; Güvenlikçi politika, hikmet ve adaletle dengelenmezse her taraftan canların yanması demektir, intikam ve rastgele kıyım demektir. Şimdiye kadar yapılan hatadan dönülerek, bölgedeki halkın yaşam hakkının polis ve askerinki ile aynı olduğu unutulmamalıdır.

Dördüncüsü; PKK ve bileşenlerinin, sınırın bu tarafında kendilerinden olmayan her dindar müslümanı IŞID`çi gösterip hedefine koyarak, kendine güya batı nezdinde meşruiyet bulma çabasına karşı hem dindar halk korunmalı hem de onların bu planı yüzlerine çarpılmalıdır.

Beşincisi; Mesela, Meclis yemin töreninde, partisi veya niyeti ne olursa olsun, Türk yerine Türkiye`li dedi diye o vekile gösterilen tahammülsüzlükle bir kez daha arzı endam eden Kemalist ırkçılık, şiddetle ve derhal terkedilmelidir. Dolayısıyla bu konu mezkûr çözüm sürecinin-tabi tekrar dirilirse- temel dayanağı yapılmalı, hatta karşı tarafın istemediği noktaya kadar gidilmeli ve Kürtlerin İslami değerleri, alimleri tarihten bugüne baştacı edilmelidir.

Altıncısı; Hiçbir istisna gözetmeden derhal siyasi suçtan cezaevinde bulunanların durumu gözden geçirilmeli, sadece belli kesimleri kurtarmaya dönük yargı manevralarına son verilmelidir. Geçmişte çıkarılan afların, kaos değil rahatlama sağladığı hatırlanmalı, yersiz korkuların esiri olunmamalıdır.

Yedincisi; Dünya beşten büyüktür derken, kendi ülkesindeki halkın da menfaat ve makam köşelerini tutan sayılı kesimlerden büyük olduğu da, bizat pratikde ortaya konmalıdır. Türkü, Kürdü, Arabı, Abazası, Lazı, Çerkeziyle bu ülkenin insanının büyüklüğü dinine, edep ve ahlakına sahip çıkmasıyla mümkündür, bu açıkça işlenmelidir.

Yoksa devlet kuşu, konduğu yerde sürekli kalacak değildir.