• DOLAR 34.468
  • EURO 36.431
  • ALTIN 2912.258
  • ...
Aytaç Baran`ın şehadetini tebrik ediyoruz. Rabbim yolunu sürdürmeyi nasip eylesin.

Merhum M. Akif:  “Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!” der ya. “Fitne ve fesâd asrında Senin Kitabın için, Habibin için ne güneşler batıyor Ya Rab” diyesimiz geliyor. Allah-u Teâla, bugün şurada şehadeti kime verir diye tahmin etmeye çalışanların ilk aklına gelecek isimlerden biriydi Aytaç Hoca. Aziz İslam uğruna tertemiz bir istikamet için şehadetten daha büyük bir ödül olsaydı Allah-u Teâla, Aytaç`a herhalde onu verecekti. 

Şehid edileceğini bildiği halde Kur`an hizmetinde bulunduğu derneği ve mahalleyi terketmeyen bir yiğidi, inanın M.Akif yaşayıp görseydi: “Bedrin aslanları ancak, bu kadar şanlı idi” mısrasını, Aytaç için söyleyecekti. Rabbim bize böyle muvahhidlere yakışır bir ruh, bir ahlak, bir iman ve amel nasip eylesin.

Silahları, tarihten bugüne müşriklerin ve kâfirlerin değişmeyen jargonuydu: “Ya bizden olacaksınız, ya burayı terkedecek ya da ölüme razı olacaksınız”.

Evet sol militarizmini kendine mahsus bir takım vahşi ve sadist yöntemlerle sentezlemekle birlikte kendi pragmatizmini kutsayan mürted örgütün, hala tufeyli çete mantığında olduğunu herkes bilir. Mesela “kurtarılmış bölge projesi” dünyadaki diğer ideolojik yapılar için geçmişte kalmış bir hamlık nostaljisi iken, bu derewin ve katil şebekesi için öğrenilmiş çaresizlik gibi geçerliliğini koruyor.

Kurtarılmış sokak, kurtarılmış mahalle ve ilçe-şehir diye devam eden hiyerarşiden, kurtarılmış bir devlet çıkarmak, salya ve dışkı gibi kendilerine ait bir takım nüvelerle belli bir alanı işaretleyip, “burası benim hakimiyet alanımdır” mesajı veren yırtıcı hayvanların tarzından farklı gibi gözükse de, pratik aynı.

Ancak ne hikmetse, mesela Kobané gibi önceden, güya Pyd`nin kurtarılmış bir şehrinin tüm ahalisi, ufak bir korku hissedince, komple “bizi kurtarın” diye başka bir ülkeye dahi kaçabiliyor ya da kaçırılabiliyor. Yine geçmişte Silvan gibi yerlerde de yaşandığı gibi, Aytaç Baran`ın şehid edildiği ve kendilerince güya kurtarılmaya çalışılan Diyarbakır`ın Şehitlik semtindeki özgür yurttaşlar(!), bir anda mahalleyi terkedip boşaltmaya başlıyorlar. Peki bu nasıl bir kurtarıştır?

Hani Enfal sûresinin 48. Ayet-i kerimesinde; “Şeytan onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve: 'Bugün insanlar içinde size üstün gelecek yoktur, ben de sizin yanınızdayım' demişti. İki grup karşı karşıya geldiğinde ise ökçelerinin üstüne geri dönüp: 'Ben sizden uzağım, ben sizin göremediğinizi görüyorum; ben Allah'tan korkuyorum. Allah, azabı çetin olandır' dedi.” buyrularak şeytanın kurtarılmış bölge projesinin sonunda, nasıl korkup kaçtığı anlatılır ya o misal..

“Kurtarılmış bölge projesi tuttu, bakın kurtarılmış bir seçim zaferi kazandılar” diyenler, kurtarılmış değil, korkutulup kandırılmış seçmen psikolojisini bilmeyenlerdir.

Tarih, kendilerine bağlılıklarını ilan ettikleri sürece hangi fikirden, hangi kökenden olursa olsun onlara menfaat ve makam temin eden, ancak kendine biat etmeyene ise yaşam hakkı tanımayan ceberrut zihniyetli otoritelerin ve helâk edilen azgın kavimlerin çöplüğü ile doludur. Kader-i İlahi, belki mühlet vermiştir ama, sonra ya başka bir zalimin eliyle, ya da zulmettiği mazlumların eliyle o zalimleri, ait oldukları dünya ve ahiret cehennemine teslim etmiştir.

Peki bunların anladığı dil yok mudur? Barajı aşmış olsalar da veya kendilerine aştırılmış olsa da, haddi çoktan aşmış olanların aklını başına getirecek şeyi, tabi ki bölgenin son otuz yılına adını yazdıran Hizbullahî Müslümanlardan başkası net olarak bilemez, bilse de bilmezlikten gelir.

Yok kaos çıkarmış, halk perişan olurmuş, çok yazık olurmuş, ‘lütfen sükunet ve sağduyulu olun muş` filan. Bunlar doğru zamanda söylenmezse zillet edebiyatıdır. Ya da suikastin ertesi günü, Cumhuriyet gazetesinin “acilen sağduyu” manşeti gibi şeytan nasihatidir.

Elhasıl; zalimin sonunu hızlandıran tek bir şey vardır: Şımarıklık. Daha da hızlandıran ise kurtarılmış bölge şımarıklığıdır.