Küfretmeye edebimiz mani ama içimizi dökelim
Lanetli bir mevzuda yazmak ve konuşmak inanın öyle sıkıcı ve bunaltıcı ki. Neyi yazalım? Dünyanın neredeyse üçte birine tekabül eden iki milyarlık İslam âleminin suskunluğunu, güçsüzlüğünü, kuşatılmışlığını mı?
Hem canımızdan fazla sevmemiz imanımızın gereği olan Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa`ya yapılan alçakça ifade özgürlüğü kılıfındaki hakaretler karşısındaki tepkisizliğimizi, ölmüşlüğümüzü mü?
Batının çanak yalayıcılarının kafa karıştıran Belamlığı, Yezidliği, Samiriliği, İbn-i Selul`lüğü ile uyuşmuş, unutmuş, ucuzlamış kitlelerin mide bulandıran zilletini mi?
Küfretmeye de edebimiz mani. Ama şöyle içimizi bir nebze dökmemize müsaade vardır herhalde.
Ey gözleri olduğu halde görmeyen, kulakları olduğu halde duymayan, kalpleri olduğu halde kavramayan ve hayvanın en denisine kurban olası esfel-i safilin sürüsü ecnebi yaratıklar!
Batırdığınız hayatlardan geriye ne bıraktınız ki batıyor size. Şu anda helak olmuyorsanız Hz. Muhammed Mustafa`nın bu âlemi şereflendirmiş olması nedeniyledir. Yoksa Nuh kavmi gibi şımarmanın sizi de boğmayacağını mı zannediyorsunuz?
Ey rotasını şaşırmış, yolunu yitirmiş, karanlığın parçası olmuş, içi boş, cismi kof, küflenmiş melanetlerin mezbele sakini hınzırla beslenen zehirli mantarlar!
İnsanlığa vereceğiniz hiçbir şeyiniz olmadığı için mi irin kusuyorsunuz? Kibirle kirletmediğiniz kibrit çöpü kadar bir nokta kaldı mı ki hala necaset yayıyorsunuz. Size bakmak, sizi anmak, sizden bahsetmek, adınızı söylemek abdest bozduğu için mi büyük oluyorsunuz?
Ey bencillikten, heves ve zevkperestlikten başka hiçbir hayat emaresi olmayan Sodom ve Gomore`nin bataklığıyla beslenen pislik böceklerinin lanetine uğrayası fosseptik artıkları!
O ifade özgürlüğü dediğiniz mayanızla yoğurduğunuz hamurunuz elbette cehennem fırınında pişirilecek, evrensel değerlerinizle bir gün bu evrenin dibine atılacaksınız, o her suratında gölge gölge katliam dolu yüzlerinizin derisi döküldüğünde sizi affeden bir Yusuf bulamayacaksınız?
Askerlerinizle bir gün Kızıldeniz`de boğulduğunuzda son bir çırpınışla Musa`nın Rabbi deyişiniz kara kutunuzda mahşere gidecek ama size onun hüsranı kalacak.
Ey sözü yalan, işi talan, eseri katliam olan azgın yırtıcılar. Av mı bulamadınız? İslam coğrafyasında neslini kurutmadığınız yiğitlik kaldı mı diye çıktığınız safari de eliniz boş döndünüz de sırtlan postu ile leş kavgası mı derdiniz?
Efendimiz(sav) sizi o özgürce gittiğiniz cehennemden kurtarmaya çalıştığı için mi kuduruyorsunuz?
Serverimiz(sav) sizi esfel-i safilinden insanlık seviyesine çıkarmak için çırpındığı için mi çılgınca saldırıyorsunuz?
Evet, size söylenecek söz çok da asıl söz herhalde kendimize söylenmeli ve şu hadis-i şerifi hatırlamalı:
“Sizler, kendinizden önce geçen milletlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına, tıpa tıp muhakkak uyacaksınız. O dereceye kadar ki, şayet onlar daracık bir keler deliğine girmiş olsalar, siz de muhakkak onlara uyarak oraya gireceksiniz, onlara tabi olacaksınız”.
Ebu Sait (ra) diyor ki, Biz: “Ya Rasulallah! Bu ümmetler Yahudiler ve Hıristiyanlar mıdır?” diye sorduk. Peygamber Efendimiz(sav): “Onlardan başka kim olacak…!” buyurdu. (Buhari. Enbiya.48, İtisam.14. Müslim/İlim:6)
Ama Elhamdülillah artık Peygamber Efendimiz(sav)`in aşkı ile çalışan Müslümanlar da var ve bugün Batı`nın sonu gelmiştir ve bundan sonrası Allah`ın nurunu tamamlayacağı zamandır.