• DOLAR 34.604
  • EURO 36.603
  • ALTIN 2930.778
  • ...

Yüzde 10`luk seçim barajı korundu. Bu demokrasi dedikleri düzenin Türkiye`de yüzde 10 seviyesinde olduğu anlamına da geliyor. Yine buna, sözde bir takım darbeler ortadan kaldırılırken seçmenin tercihine baraj darbesi de denebilir.

Efendim çok fazla parti olunca koalisyon hükümeti ortaya çıkıyormuş da ülke istikrarlı yönetilemiyormuş, geçmişte bunun örnekleri çokmuş da falan filan. Peki, bu sınırlama, seçmene ‘oyunu filan partiye verirsen zaten boşa gidecek en iyisi gel şuna ver` demek olmuyor mu?

Hem yüzde 10`luk bir kitleye ulaşmadıktan sonra senin temsiliyet hakkın yoktur mesajı verilmiyor mu?

Ee bu barajı bizden öncekiler getirdi. Biz de bunun doğru olduğunu düşünmüyoruz. Ama kim kazanmak istiyorsa bu baraja göre çalışsın, ona göre halka bir şeyler versin veya hesabını ona göre yapsın diye devam eden açıklamaları da elbette ki Anayasa Mahkemesi istenildiği gibi okudu.

Maalesef seçim barajı, mevcut hükümetin aldığı ciddi oy oranına rağmen muhalif seslerin yükselmesinden korktuğu yönündeki algıları pekiştiren bir kılıç gibi duruyor.

Ya benimsin ya kara toprağın der gibi siyaset yapmak istiyorsan, bir projen varsa, bir hizmet iddiasında isen gel benim partime aday adayı ol, seçilirsen halk da seçer babacanlığına(!) devam politikasıdır bu.

Meşhurdur, “Ülkeye şeriat gelecekse onu da biz getiririz” diyen Demirel`e destek veren bir takım Müslümanlar(!), kendisini ziyaret edip, ‘bize neden kadro vermiyorsunuz, bizim arkadaşlarımızı neden bazı önemli mevkilere tayin etmiyorsunuz?` dediklerinde ‘ben varım ya bakın en üst mevkie tayin edilmişim daha ne istiyorsunuz` cevabını verir.

Evet, maalesef geçmişte istikrarsızlığın sebebi koalisyonlardan ziyade aslında bu tür yuvarlamacı siyasetçilerdi. Yoksa dünyanın pek çok ülkesinde hükümetler koalisyonla yürütülür de hiçbir sorun çıkmaz. Kaldı ki Ak parti de daha önceki hükümetlerde koalisyon içinde yer almış bir partinin türevi değil midir?

Tek parti diktatörlüğünü eleştirenlerin, mesela Ağrı`da seçim mitinginde; ‘Tek Millet, Tek Devlet, Tek Bayrak` gibi sloganlarla konuşmaları ne kadar çelişki ise, baraj uygulamasını geçmiştekiler getirdi deyip buna sahip çıkmak da onun gibi çelişkidir.

Ülkede şu anda zaten tam bir muhalefet boşluğu yaşanıyor. Güya yüzde 15`lerden fazla oy alan ana muhalefet, bir iktidar adayı olmaktan çok, ihraçlarla, kavgalarla, ayak oyunları ile eskinin brezilya dizilerini hatırlatıyor. Milliyetçilikten başka sermayesi olmayan diğerinin de hali malum. Kaldı ki farz-ı muhal çözüm sürecinde olumlu bir ilerleme kaydedilmesi halinde bu partinin bile bahsettiğimiz baraj korkusundan kurtulacağını söylemek zor.

Üstelik muhalefet liderlerinin espri konusu kimi beyanlarından öte elle tutulur bir politika üretememeleri de hükümetin tek parti mantığını pekiştiriyor. Peki, muhalif düşüncelerin hepsi şu andaki mezkûr muhalefet gibi kemik taban ideolojisi ile mi varlık iddia ediyorlar. Mesela Bülent Arınç`ın parti programının çok güzel olduğundan bahsettiği Hüda Par`ın projelerinden neden bu ülke istifade etmesin, neden kendilerini temsil etmesinler.

Ama birilerine, ‘korkmayın bu barajla laik rejimi rahatsız edecek düşünceler meclise gelemez mesajı veriliyorsa hiç belli olmaz, kimi zaman barajlar öyle taşar ki baraj kapaklarını açmak zorunda kalırsınız. Kaldı ki her zaman güçlü olan haklı değil, hak olan güçlüdür. Gücünü Hak`tan alan için de, yeryüzündeki değil Allah indindeki konum önemlidir.

Muhalif fikirlere ‘gidin twitter`da tepkiniz dile getirin` diye adres gösterenler kendileri gibi düzenlerinin de fani olduğunu hiç unutmamalıdır.
Napolyon`un şu sözü ile bitirelim: “Korkmanız gereken sizinle aynı fikirde olmayanlar değildir. Asıl, sizinle aynı fikirde olmadığı halde bunu söyleyecek cesareti olmayanlardan korkun.”