"Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.."
Aslında yukardaki yüzdelik temennilerden ziyade Ziya Paşa`nın şöyle okkalı; “ Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” gibi sözleri hatırlamak ve hatırlatmak lazım. Tabi bu kabilden daha okkalı vecizeler de var. Mesela “Lâfla peynir gemisi yürümez” veya “Hayvan yularından, insan sözünden tutulur.” gibi. Hani bu köşe tefsir köşesi olmadığı için konuyla ilgili doğrudan ayet zikretmeyeceğiz. Ama yukardaki sözü çok ucuza harcadığımız da bir vakıa.
Ziya Paşa; laf, iş, ayna ve eser kelimelerini böyle güzel bir araya getirmişse, mutlaka o dönemdeki kimi idareci ve sözde etkili şahısların durumunu ifade etmiştir. Aynen bugünkü gibi. Hani bilgisayar ve türevlerinde güncelleme diye bir tabir vardır. Bugünün birtakım idarecileri bu sözü şahıslarında güncellemiş oluyorlar. Laf iddia demektir. Dilin kemiği olmadığı için herkes kendisinin iyi, yüce, şerefli, alim, akıllı, cömert, adil, vefalı, abid vs. olduğunu iddia edebilir. Yaptıklarının veya yapacaklarının adalet ve iyilik olacağından dem vurabilir. Bunlar ister meydanda, ister reklamda, isterse medyada söylensin sonuçta kulağa hoş gelen laftan ibarettir. Ama kişilerin aynası ne kameralardır, ne mikrofonlar, ne koltuklar ne de cafcaflı kalabalıklar.
Milli Eğitim bakanıysanız sizin aynanız okullardır. Binlerce öğrenci her seferinde sıfır çektiği için yapboza çevrilerek oyun ve kopya malzemesi yapılan sınavlarıyla, ilköğretim ve ortaöğretim kademeleri dümdüz aynadır. Kesintisiz sekiz yıl, karma eğitim, ulusalcı laik müfredat gibi dayatmalara boyun eğdiğiniz için okullarda önü alınamadığı gibi çok hızlı artan seviyesizlik ve ahlaksızlıklar, çukur ayna olduğu gibi, Allah`tan başka hiç kimsesi olmayan küçücük başörtülü kız çocuklarına yapılan zulümlere seyirci kalmak, hem de devletin en tümseğinden yapılan sözlü hakaretler de tümsek aynadır. Eskiden aynalardan ne göründüğü pek bilinmezdi. Ama bugün tv ve internet her şeyi aynalardan alıp evlere gösteriyor. Bakalım yeni bakanın aynasında ne göreceğiz.
Ve siz adalet bakanıysanız, sizin aynanız endam aynası değildir. Sizin kim olduğunuz, ne laf ettiğiniz veya sizin için edilen laflar hiç önemli değildir. Çünkü mahkemeler, cezaevleri sizin aynanızdır. Hem müslümanların hayati değerlerinden, hem Allah-ü Teala`nın isim ve sıfatlarından ve hem de Kuranın dört esasından biri olan adaletten dem vurup, İslami hassasiyetteki mazlum halktan oy devşirmekle iş bitmiyor. Sizi aynalar anlatacaktır.
Yaşadıkları coğrafyayı zalimlere değil de Allah`ın adaletine teslim etmek için canları ve yılları pahasına çalışıp sizin de şu an evinizde ve koltuğunuzda rahat etmenize vesile olan mazlum Müslümanların, mahkemelerde gördükleri akıl almaz hukuk cinayetlerini görmezden geleceksiniz. Yüzde doksanbeş felçli haliyle dışarıda bile zor şartlarda yaşayan Fikret Bayram`ın haline sağır olacaksınız. Sonra zindanda görüşün ne olduğunu başbakan da iyi bilirken, onlarca Allah dostunun ailesini, her ay Habeşistana, Medine`ye hicrete zorlar gibi (Rabbim bu sevabı ihsan eylesin) sevk mahkumu edeceksiniz. Maalesef sizin aynanızda bunlar görünüyor. Hem bu aynaya sadece biz bakmıyoruz. Kendisi ile bedduaları arasında perde olmayan mazlumların Rabbi de bakıyor.
Aynalar yalan söylemez. Ve kişinin aynasında bir güzellik varsa bu kıyamete kadar dua dua artar ve parlar. Hz. Ömer`i bilenler aynasında yansıyan adaleti ve izzetiyle gördükleri için sürekli rahmetle anıyorlar. Ebu Lehebin de işini, meşguliyetini fazla kimse bilmez. Ama onun aynasında zulüm göründü. Ve cehennemi de ayna gibi Tebbet suresinde her okuyana izletilmektedir.
Hem sonuçta her varlık Allah-ü Teala`nın Esma-ül Hüsnasıyla yansıdığı bir aynadır. Bu aynalara zulmetmek, kalbini kırmak, Rabbimizin aynasını kırmaktır. Hele hele kırdığınız aynalar, yıllarca Yusuf`un mekanında kalanlardan ise, o zaman, ayna sahibinden çok ciddi korkmak gerekir.