• DOLAR 34.578
  • EURO 36.397
  • ALTIN 2917.618
  • ...

Evet 30 Martı geride bıraktık. Dinlemeler, şantajlar, operasyonlar, amirler, savcılar, tırlar, böcekler, tapeler, beddualar, hakaretler, iftiralar, eski defterler, rüyalar, manşetler, twitler, tehditler gibi çok fazla geren, tansiyonu yükselten tartışmalarıyla nihayet bir yokuş aşıldı.

Ülke geneli itibariyle baktığımızda, israilin –sözde- otoritesinin yanında yer alan ve kendi dışındaki tüm kesimleri harcamaya çalışırken her yolu mübah gören grubun kaybettiğini ve halkın bir bakıma bu yapının zararlı yönlerinin budanması için iktidara görev verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Tabi yine ülke geneli için söylersek, seçim sonuçları, sadece 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerine değil, özellikle Gezi olaylarında haddini aşanlara karşı geniş kitlelerde biriken tepkinin sandığa yansıması idi.

Seçimde aslında her şey eskiydi de yeni olan HÜDA PAR`dı. HÜDA PAR`ın aldığı oyu veya başarısını değerlendirmeden önce kuruluşunu ve temsiliyetini konuşmak gerekir.

Evvela şunu çok açık ve net söyleyelim ki, birçok farklı vasıtayla olduğu gibi siyaset alanında da HÜDA PAR`la İslama hizmet etme azminde olan kitlenin gönüllüleri, Peygamber Efendimiz`in(sav) siyeriyle yani örnek hayatıyla öyle yoğrulmuştur ki, her olaya bu bakış açısıyla bakarlar ve Allah`ın dini için çıkılan yolda, zahiri kayıpların bile hakikatte kazanç olduğunu çok iyi bilirler. Çünkü onlar, mesela, sahabeden Haram b. Milhan`ın şehid edildiğinde, “Vallahi kazandım” sözünün, kendisini katleden kişiyi nasıl imana getirdiğini okumuşlardır. Zahiri bir kayıp gibi görülen Hudeybiye olayının, Kuran-ı Kerim`de neden “apaçık bir fetih” diye açıklandığını okumuşlardır.

HÜDA PAR`ın üye ve gönüllüleriyle ait olduğu davanın serüveni, Bediüzzaman`ın tarihçe-i hayatına çok benzer. Otuz yaşın üzerindeki fertlerinden neredeyse tamamı, akıl almaz işkencelere, hakaretlere, iftiralara, mahkumiyetlere ve mahrumiyetlere işkencelere uğratıldığı gibi varlıkları önce çok tehlikeli sonra da yok sayılmıştır. Yok hükmünde sayılan bu insanlar, girdikleri cezaevlerinde de, toplandıkları etkinlilerde de, açtıkları sivil toplum kuruluşlarında da, gitgide nitelikli hale getirdikleri medyalarında da ve son olarak kurdukları partide de Allah`ın yardımını apaçık gördüler.

Temsiliyeti de iyi anlamak için, yine İslam tarihinden şu örneği hatırlamakda fayda var. Amr İbn`il-Âs, Mısır`ın kalbi olan Fustat şehrini zaptetmek için Hazret-i Ömer`den dörtbin kişilik kuvvet istediğinde, Hazret-i Ömer: “Sana her biri bin kişiye bedel dört kişi gönderiyorum” der ve Hz. Zübeyr bin Avvâm, Hz.Mikdâd bin Esved, Hz.Ubâde bin Sâmit ve Hz.Mesleme bin Muhalled`i gönderir. Bugün HÜDA PAR`ın ve ait olduğu İslami yapının müntesiplerine baktığınız zaman her bir ferdinin bin kişiye bedel bir imana, ihlasa, gayrete, aşka şevke, ve fedakarlığa sahip olduğunu rahatlıkla görmek mümkündür.

HÜDA PAR`ın en büyük başarısı, kendisini yok sayanlara veya türlü türlü engel çıkaranlara, önceden farklı ortamlarda dediği gibi siyaset alanında da, “hayır ben varım” şeklindeki irade beyanıdır.

İkincisi, tam da ayette vasfedildiği gibi, “kınayıcıların kınamasından korkmamaları”, “olumsuzluklar karşısında gevşemeden üzülmeden inandıkları davanın üstünlüğünü” görerek hareket etmeleri, birilerinin kaybettiler dediği yerde, “Allah bize yeter o ne güzel vekildir” diyerek davalarına daha bir sarılmalarıdır.

En önemlisi de, derdi gerçekten İslam olanlara, HÜDA PAR ile sağlam bir adres çıkmıştır ve sadece belli bir bölge değil, tüm ülke yeni bir ilahi ümitle, Furkanla ve sığınakla tanışmıştır ki tarih bundan sonra farklı yazılacaktır. Çünkü bundan sonra herkes adımını HÜDA PAR`ın varlığına göre atacaktır. Çünkü çok kısa sürede, her türlü imkansızlığı, tehditi ve engellemeyi aşarak halka doğrudan ulaşabilmiş bir yapının, zaman ilerledikçe Allah`ın izniyle başaramayacağı hiçbir zorluk yoktur..