• DOLAR 34.628
  • EURO 36.374
  • ALTIN 2919.17
  • ...

Adana cezaevinde, bizi Pkk`lilerin boşalttığı koğuşa verdiklerinde, içerde tebeşiriyle silgisiyle yazı tahtasını bırakmışlardı. Tabi dolaplardaki bir kısım ders notlarını da... O ders notlarının birinde, K. Marks`ın şu sözü vardı: “Şiddet ya da zor, yeni bir topluma gebe olan her eski toplumun ebesidir. Zira devrimci şiddet, toplumsal hareketin, sayesinde kendine yol açtığı ve ölmüş, fosilleşmiş politik biçimleri darmadağın ettiği vazgeçilmez bir araçtır. Bu çerçevede şiddete dayalı devrim, yeni bir toplumun doğumunun olmazsa olmaz koşuludur.”

Diğer birinde de Lenin`e ait şu sözler vardı: “Terörü prensip olarak hiç reddetmedik ve hiçbir zaman da reddetmeyiz. Terör, savaşın belli bir anında, birliklerin belirli bir durumunda ve belirli koşullarda uygun ve hatta esas olabilecek askeri eylem biçimlerinden birisidir… Propagandacılar her grubu basit bomba formülleriyle donatmalılar. Onlara işin mahiyeti hakkında açıklamalar yapmalı ve gerisini onlara bırakmalılar.”

Özellikle Lenin`e ait son cümlenin, Türk solu desteğindeki Marksist Leninist Kürt solu tarafından bugün molotof ve ses bombalarıyla ne denli pratize edildiği gözlerden kaçmıyor.

Evet, binlerce kişiye gerek içerde ve dışarda, gerekse kırsalda verilen; terör, devrim, diyalektik ve tarihsel materyalizm, feodal, burjuva gibi modası da büyüsü de geçmiş karmakarışık sol formasyonla bir halkın özgürleşip kurtulacağını zannedenler için taşlama, patlatma, yakıp yıkma vs. tartışılmaması gereken araçlar olduğu gibi; yalan, iftira, çamur atma, abartma, tehdit de propaganda için olmazsa olmazlardır.

Karl Marx ve Frederich Engels`in 1847-48 yıllarında birlikte yazdıkları Komünist Manifestoya göre, ‘evrenin özünü madde oluşturur, maddi dünya dışında başka bir dünya yoktur, olması da mümkün değildir. Evren dışında –haşa-bir yaratıcı güç, Allah da yoktur. Evren ve insan, Allah tarafından yaratılmamış, tersine Allah insanın bir yanılsamasının ürünü olarak varsaydığı bir varlıktır`. Şimdi böyle bir mektepten yetişenler, halkın inancıyla taban tabana zıt bu fikirlerini birtakım mağduriyetlerin duygusal kılıflarıyla çevrelerine  enjekte edip sözde yurtseverlikten bahsediyorlar.

Biz –elhamdülillah- bunların hiçbirini, araştırma ve merak saikiyle dahi teferruatıyla okumadık. Ancak Hür Dava`nın tüm fertleri siyer mektebinde okudu ve hemen hemen hepsi, Resulullah`ın(sav) hayatını ezberlercesine mütalaa ettiler. Hem de dünya ve ahirette kurtulmanın, ancak Onun izlediği yolla mümkün olacağına tam kanaat getirerek.

Bu mektepten mezun oldukları için mesela Taif`i çok iyi bilirler. Yüksekova`da şehid Ubeydullah`ın taziyesine gittiklerinde taşlanırlar; akıllarına Allah Rasulu`nün(sav) Taif`te sahabisiyle birlikte taşlandığı gelir, imanları artar. Nusaybin`de taşlanırlar ve en son Lice`ye giderler; “yurdumuzdan çıkın” edasıyla taşlarla, sopalarla saldırıya uğrarlar, akıllarına yine Efendimiz`in(sav) Taif`te taşlanması gelir, taşlanarak şehid edilen Habib-i Neccar gelir. İman edip Taif`e döndüğünde kavmi tarafından taşlanıp, oklarla şehid edilen Urve b. Mesud ve Habibullah`ın(sav), onu Habib-I Neccar`a benzeterek övmesi gelir. Kavminin Hz. Nuh`a(as): “Bu dediklerinden vazgeçmezsen yemin olsun, seni taşlayarak yurdumuzdan çıkarırız”(Şuara 216) deyişleri gelir.

Ve tabi ki ne Taif`te taşlandığı ve ayakları kan revan içinde olduğunda ne de Taif`i kuşatıp da 14 sahabesini şehid verdiğinde onlara beddua değil, nesillerinden imanlı erler çıkarması için Allah`a dua eden Alemlerin Efendisi gelir.

Bu mektepten mezun olanlar, diplomalarını da öyle bedelsiz almamışlardır ve ne kendi ne de sorumlu oldukları halkın geleceğini, öyle Marksist Leninist özgürlükçülere(!) de Kemalist ulusalcılara da ucuza teslim edip berheva zayi edecek değillerdir.

Çünkü bu mektepte icazet alınır, söz verilir.