• DOLAR 34.212
  • EURO 36.756
  • ALTIN 2932.251
  • ...

 

            Kazandı ya, Trump’la ilgili bütün yorumlar sil baştan tekrarlanıyor.

ABD yönetimindeki değişikliği uzun uzadıya konuşmak ne zaman makul ve mantıklı olabilir? Ya da gerçekten ne zaman keyif verebilir?

Seçtikleri kişi, “ben devleti temsilen Amerika’nın bütün günahları için dünya halklarının tamamından özür diliyorum, bunu düzeltmek için geldim” dediği zaman belki keyifli gelebilir. Kaldı ki bu sözlerini de sahada ispatlamazsa yine boştur.

Merhum Erbakan Hoca’nın tüm dünya insanının asgari müştereği olan şu sloganı hala geçerli; “bana ne Amerikadan!”

Gazze’deki, Filistin’deki müslümanlar için birinin diğerinden hiçbir farkı olmadığına göre “bize ne Amerika’dan!”

Küresel emperyalizmin bekçiliğinde zerre kadar farkı olmayan isimlerin birinin gidip diğerinin geldiği bir şeytan imparatorluğundaki yenilikten bize ne.

Trump’ın gelişine Suudi krallığı sevinebilir. Riyad’da cadılar bayramından sonra bir de Trump bayramı yapabilirler.

Filistin’i, Kudüs’ü, El Aksa’yı, Gazze’liyi sevindirir mi? Hayır. Herhangi bir müslüman halka ümit verir mi? Hayır.

Daha önceki başkanlığı döneminde Türkiye’ye rahip Brunson üzerinden yaptığı ekonomik tehditlerine rağmen diğer ABD yöneticilerinden farklı olarak her şeyi açıktan söyleyip yapması biraz sempatik gelmişti sanki. Şimdi çantasında ne var belli değil..

Bir de arada bir yaptığı şaşırtan çıkışları ilginçti. “Ortadoğuda ne işimiz var? Afganistan’a neden girdik?” gibi.

Fakat konu siyonizme gelince desteği o kadar net ve kararlı ki, öncekileri mumla aratacak cinsten.  

Neyse Amerikan imparatorluğu bugün ya da yarın illa ki batacaktır. Batışı hızlandığı ve herkesin göreceği kadar açık seçik olduğunda onları konuşmak çok daha hikmetli olacaktır.

Ve gelelim içerdeki mevzuya.

Kayyım atamalarının Esenyurt’la sınırlı kalmayacağını beş gün önceki yazımızda söylemiştik ve muhtemelen önümüzdeki günlerde daha farklı adımlar gelecek.

Burada daha önceki dönemlerden biraz farklı olarak CHP irtifa kaybediyor.

Yerel seçimde sahada kazandığı taktik başarı hızla eridi ve ciddi çözülmelerle karşı karşıya geldi.

Şimdi zor zamanlarında kendilerini sırtlayanları, onların zor vaktinde sırtlamanın zorluğu ile imtihan ediliyorlar. Bu geçidi geçmişte, sırtlarındakini atarak aşıyorlardı. Şimdi de illa ki atacaklar. Ancak bu defa, sürecin biraz sancılı ilerleyeceği gözüküyor.

TUSAŞ saldırısı, aslında CHP için de ciddi bir kırılma idi. Çünkü saldırı için simge bir zamanlama, simge bir yer, simge kişiler ve simge bir yöntem tercih edilmişti. Ve bunun unutturulması, manipüle edilmesi, hafife alınması, alakalarının gözardı edilmesi mümkün değildi.

Bahçelinin, Öcalan’lı çıkışı ile ceza sahasında oldukça rahatladığını düşünen devletin kurucu partisi, üzerinden henüz iki hafta bile geçmeyen saldırı ile, ortağı olan DEM parti ile beraberliği üzerine fena ofsayta düştü. Bir tarafta eylemin asla savunulamaz oluşu. Öte yandan eylemi yapan tarafın siyasi kanadıyla birlikte oluş. Ve bu paradoksun nasıl atlatılacağı belirsizken bir de üstüne gelen kayyım atamaları.

Boşa koysalar dolmuyor, doluya koysalar almıyor. Haliyle alttan alta kazan kaynıyor.

Ve bu keşmekeş içinde, DEM’li bir isim, Batman üzerinden CHP’ye tüyo veriyor: “HÜDA PAR deyin. Onlar yüzünden bu kayyımlar atanıyor deyin. Onları cümle içinde kullanın. Bu strateji karın ağrısına da, gaz sıkışmasına da iyi gelir. Sizdeki tedirgin olanları da, seçimler öncesi ve sonrasında olduğu gibi ancak böyle rahatlatırız/rahatlatırsınız..”

Ve CHP’nin mevcut genel başkanına ve ekibine karşı kendi tabanlarında biriken güvensizlik büyürken, ekonomik sıkıntılar ve adaletsizlikler gerekçesiyle erken seçim çağrıları da hiç karşılık bulmuyor.

Bir de yarın cumhurbaşkanı adayı kim olsun tartışması başlasın. Dananın kuyruğu asıl o zaman kopacak.