• DOLAR 34.652
  • EURO 36.359
  • ALTIN 2925.56
  • ...

Ne diyor yarışma programındaki sunucu; “Önce bir parça dinleyeceğiz ardından sorumuz gelecek, hazır mısınız?”

Okuyacağımız satırlara yarım asır öncesinden günümüze mektup da diyebiliriz.

Altta çevirisini aktaracağımız konuşma, bugüne ses kaydı olarak gelmiş ve o kadar dokunaklı ki, hatibin derdi adeta ete kemiğe bürünüp yürümüş gibi.

Şimdi bütün önyargıları, şartlanmaları, beylik yorumları ve nişangahı “gez - göz - biz” olan tam otomatik hassasiyetleri bir süreliğine kenara bırakıp 1970 yılının Mayıs ayında kalabalık bir kitleye yapılmış o meşhur konuşmaya yeniden kulak verelim:

            “Eğer yüce İslam peygamberi bugün yaşasaydı acaba ne yapardı? Hz. Peygamber’in (sav) Filistin’in mazlumiyeti hakkındaki düşüncesi ne olacaktı?

Vallahi billahi biz bu davadan sorumluyuz, bu konuda Allah’a karşı sorumluyuz. Vallahi Hz. Peygamberin yüreğini yaralayacak konu bu olacaktı.

Bu konu Hz. Hüseyni o kadar üzecekti ki O’nun kalbini gam ve kederle dolduracaktı. Eğer Hz. Hüseyin bugün yaşasaydı şunu söylerdi: Ey benim için matem tutanlar! Ey benim için ağıt yakanlar! Şiarınız Filistin olsun! Davanız Filistin olsun!

Kerbela’daki Şimr 1300 yıl önce ölüp gitti sen bugünün Şimr’ini tanı.  

Bugün herkes, bütün şehirler Filistin davası için harekete geçmeli.

Acaba biz müslümanlar bu Filistin’li kardeşlerimiz için ne verdik. Biz müslümanlar bu durumdan dolayı kendimizden utanmalıyız.

Hazreti Ali bin Ebu Talib’in dostları olarak kendimizden utanmalıyız. Halbuki O şöyle diyordu: “Duydum ki düşman Müslümanlara saldırdı, İslama hakaretler yapıldı. Erkekleri öldürüldü, esir alındı, kadınların namusları çiğnendi. Tüm bunları işitip de aklını kaybeden birini görürseniz onu kınamayın.”

Acaba Filistin’deki kardeşlerimiz müslüman değil mi? Onları sevmiyor muyuz? Filistinlilerin kendi vatanlarına dönme hakkını kim inkar edebilir?

Gelin Kur’anı bir daha okuyalım: “İman edip de hicret edenler, Allah yolunda cihad edenlerle onları bağırlarına basanlar ve yardım edenler var ya işte gerçek müminler onlardır; bağışlanma onlar içindir, büyük lütuf onlar içindir.” (Enfal 74)

Vallahi Filistin’li kardeşlerimize mal ile yardımcı olmak, onlar için infakta bulunmak namaz gibi bize vaciptir(farzdır).

Ahirette bize sorulacak ilk soru şu olacak: “israile karşı ne yaptın?”

Peygamberimiz(sav) buyuruyor ki: “Her kim yardım edin ey Müslümanlar! çağrısını işitip de onların yardımına koşmazsa o kimse müslüman değildir.”

Evet Mutahhari(rh) deyince hemen gözünü sağa sola kaydırmanın her dakika elimizden kayıp giden Filistin’li canlara bugüne kadar bir faydası olmadı, bundan sonra da olmayacak.

Yukardaki konuşma, işgal rejimi ile şah rejiminin içiçe geçtiği yıllarda yapılıyor. Ortada şimdiki İran diye bir şey yok, o vakitlerde mossadın çırağı olan Savak’ın elinde kocaman bir siyonist üs var.

1979 Devriminden dokuz yıl önce olduğuna göre ortada o zaman henüz değişmiş bir yönetim yok ki, bölgesel yayılmacılık veya siyasi çıkar filan densin.

Filistin’e destek olmak için “İrancı” diye başlayıp “Afganistancı” diye devam eden etiketlerin bir önemi var mı? Ya da “bunlar mezhebi din, şunlar dini mezhep edinmişler” diye duyar kasmanın sırası mı? Ortada kasıp kavuran bir yangın var.

Kaldı ki doğru söz, doğru davranış kimden gelirse reddedilmez. Ne demişti Hz. Ubey b. Kab ra: “Hak kimden gelirse gelsin kabul et, getiren kişi buğzettiğin uzak biri bile olsa. Batıl ise nereden gelirse gelsin, onu reddet, getiren kimse velev ki sevdiğin yakının bile olsa..”

Ya da el-Kindî’nin dediği gibi "Hakikat kimden gelirse gelsin kabullenilmeli, hiçbir şey, hakikati arayan için hakikatten daha sevgili olmamalı” değil mi?

Arap Ülkelerinden şimdi değil eskiden de kimse bir şey beklemiyordu. Hatta terör rejimi bu soykırımdan çok daha fazlasını dahi yapsa yine ne Sisi’den, ne şu kraldan ne bu veliaht prensten hayır uman hiçbir canlı yoktur.

Laik Kemalist çizgiden asla taviz vermeyen bir ülkenin de yapacağı şey en fazla Mahmud Abbas’ı çağırıp alkışlamak filandır. Nüfusu kalabalık diye bazı müslüman coğrafyaları da öyle ciddi devlet filan saymak da abesle iştigaldir.

O zaman herkesin o güne hazırlanmaktan başka hissesi yok. Hangi güne?

Ahirette bize sorulacak ilk soru şu olacak: “israile karşı ne yaptın?”

İşte o sorunun sorulacağı güne..