• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Kobane Davasındaki Demirtaş kararı Kandil’dekileri memnun etti mi? diye sorulsa hiç şüphesiz bunun cevabı “bir defa değil on defa memnun etti” olacaktır.

Harcarken kazanmak tam böyle bir şey işte.

Yani kandilli kapitalizm.

Ama ne harcama.

Ağrısız diş çekimi gibi.

Kendilerinin doğrudan tasfiye etmelerinin tabanlarında oluşturduğu rahatsızlığa karşı kusursuz anestezi. Sonra da aşağıya dönüp bakın bize ne yapıyorlar gördünüz deyip ikinci kez kazanmak..

Peki bu davaya Yasin Börü ve diğer Aziz Şehidlerin katline karşı adalet bağlamında bakmanın tatmin edici bir değeri var mı? Maalesef hayır.

Bunun nedenleri de herhalde dillerde tüy bitecek kadar yazıldı, söylendi.

Bir kere Allah yolunda adaklarını yerine getiren o mübarek erlerin canlarının kıymetini tartacak bir hakkaniyet zemininin yokluğunda konuşulan her kelimenin kaderi oradan buradan esen rüzgarla savrulup gitmekten başka bir şey midir?

İkincisi envai çeşit suçların sergilendiği bir mağazadan marka beğendirmeden önce o mağaza neden var? sualini ıskalayan bir filmin başında “tarihte yaşanmış gerçek öyküden kurgulanmıştır” diye yazılsa ne olacak.

Zira dengeler başrolde, coğrafya figüran..

Bir de “İŞİD’le savaşmanın bedeli bu olmamalıydı” demeleri yok mu?

Hani bir söz var: "Tilkiden kurnazı yok ama pazar onun postuyla dolu" diye. Her halükarda kurban eti dağıtan gençlere İŞİD’çiydiler diye iftira atacak kadar çukurlaşmış bir rezillikle elindeki iftira zarını atmaya devam ediyorlar.

Peki 28 Şubatçı eski paşaların salıverilmesiyle mevzunun alakası sadece demlenen partinin durduğu yeri kendisine teyid etmekle mi sınırlı? Evet biraz öyle. Ne diyor ona: Senin yerin devlettir. Darbe de yapsa devletin bir kademesinde rejim adına bulunmuş isimlerin temsil ettiği yerdir.

Peki bu karar üzerine ABD’den ve AB’den “endişeliyiz” açıklaması hangi sebepten yapılmadı veya gecikti? ABD, bu kararın bir kere bizzat kendisine de bir mesaj içerdiğinin farkında ve buna cevapları da muhtemelen sahadaki eğit-donatı bir üst seviyeye taşımak şeklinde olacaktır.

Türkiye’nin en üst perdeden ve yüksek bir tonla HAMAS’ı öven açıklamalarıyla da doğrudan ABD’ye hitap ettiği ortadayken, bunlara karşı Biden yönetiminin kartlarını açık etmesi, halihazırdaki Ukrayna ve Filistin meselesiyle birlikte yavaşlıyor.

Son yerel seçimlerin sonuçlarıyla, iktidardan, batıdaki oyun kurucular lehine bir esneme bekleyenlere de böylece şu denmiş oldu: “Yerel seçimlerle devlet politikası değişmez.”

Ancak ne olursa olsun mahkemeler üzerinden bir yerlere mesaj veriliyor algısının kökleşmesi gelecekte daha güvenlikçi politikalara ve bunun üzerinden kendine rant sağlayanların çok daha güçlenmesine yol açacaktır.

Ve bakmayın mahkeme, karar, ceza, tahliye filan yazdığımıza. Her selim vicdan gibi gözümüz de kulağımız da Gazze’de. Pazuları öpülesi mücahitlerin yazdığı destanda.

Şu anda Arap aleminde sosyal medyada ilginç bir ifade dolaşıyor: “Evet biz sahabe ve onlara yakın bir dönemde yaşamadık lakin biz de el Kassam dönemini gördük.” Hakikaten çok anlamlı.

Daha ötesini de görmek nasip olur mu?

Mesela terör çetesinin yıkılışı gibi.

İnşallah..