• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Geçen Ağustos ayının ortalarında Suud’un İslami İşler Bakanı, aşırılığa karşı "ılımlı İslam'ın galip geleceğini" söylemişti.

Bugünkü veliaht bin selman da bu galibiyet için tavizsiz çabalıyor. Yukarıdaki açıklama, on yıl önce değil de altı ay önce yapıldığı için elbette ki aşırılık ile daiş vb yapıları kastetmedikleri açıktı.

Aşırılık ile kastedilen şey, küresel emperyalizmin yani tüm dünyaya musallat olan siyonizmin çıkarlarını doğrudan ya da dolaylı olarak tehdit eden her şeydi.

Şu anda olduğu gibi mesela Filistin’deki mazlumlara dua etmek de bir kuruş yardım göndermek de, boykot filan demek de aşırılıktı..

Hani denir ki, hariciler, namaz kıldırırken hurilerden bahseden ayetleri okumazlarmış. Sebebini merak edenlere de “ayıptır” derlermiş. Yani onlara göre o ayetleri açıktan okumak aşırılıktı. Tıpkı her devrin zalimlerinin rahatsız olacağı ayetlerin ve hadislerin uluorta okunmasının aşırılık sayılması gibi.

Şimdi doksan bin camisi olan şu memlekette, imamların dahi kullanması aşırılık sayılan nice kelime var. Cihad gibi, zalimden intikam gibi, hilafet gibi, şeriat gibi, kısas gibi.

Hatta bunları maazallah boş bulunup telaffuz eden kimse için hazır zihni etiketler de vardır: Basiretsiz, dengesiz, ergen, ham, çocuksu, aldanmış, bağlam yoksunu, makam bilmez, yersiz, hayalci, zavallı, sloganik, uçuk kaçık..

            Aslında İslam coğrafyalarını kontrol etme amacıyla üretilen stratejilerde ve özellikle de sık sık gündeme gelen RAND Corporation’ın 2003 tarihli raporunda neden ılımlı İslam? sorusunun cevabı detaylı olarak verilirken hepsinin dönüp dolaşıp geldiği yer, işgal rejiminin ve onun global iktidarının güvenliğinden başka bir şey değildir.

Amerika’da üniversite hocası iken Mısır’da yönetime geldiğinde işgal rejiminin geleceğini tehlikeye attığı düşünülen Merhum Mursi’nin aşırı’lığı gibi.

Yeryüzündeki paranın neredeyse tamamını bir şekilde kontrol edenlerin hakikaten imanlı yüreklerden başka satın almadığı hangi alan vardır ki Müslümanların düşünce ve davranışlarını etkileyen ilim, fikir ve kanaat çevrelerine el atmamış olsunlar.

Mevlana Hazretlerinin anlattığı doğan kuşunun akıbeti gibi. Padişahın sarayından kaçan doğanı penceresinde bulan kadın, “sana hiç iyi bakmamışlar tırnakların ne kadar uzamış, gagan sivrilip kıvrılmış, kanatların da yayılmış” deyip hepsini bir güzel kesmişti ya, şimdi İslam alemine yapılan da tam bu. Tabi tek bir fark var. O kadın bunu cehaletinden yaparken bugün bu iş çok yönlü proje dahilinde yapıldı, yapılıyor.

Talut’un uyardığı nehirden tıka basa içtikten veya içirildikten sonra “vehn” ile zaten bala yapışmış sineğe dönen uyuşuk yığınlar için İmam Şafii hazretlerinin “öfkelenmeyen eşektir” sözünün de ne kadar “aşırılık” içerdiğini müjdelemeye gerek yok.

Bu arada Fetih Suresinin son ayetini mealen hatırlama aşırılığını da unutmayalım: “Muhammed Allah’ın Resulü’dür, onun beraberindekiler ise küffara karşı “eşidda” yani çok öfkelidirler, kendi aralarında ise çok merhametlidirler…”

Oysa kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınmak, o mel’undan korkup kaçarak sinmek değil ona her sahada canıyla malıyla, eliyle, diliyle, zikriyle fikriyle, bilfiil düşmanlık yaparken karşılaşacağı zorluklar için Hak Teala’dan yardım istemektir. 

            “İmanın en sağlam kulpu, Allah için dost olmak, Allah için düşmanlık etmek, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.” Ferman-ı Nebevisindeki iki kulpu da zayıflatılıp eline şahsi çıkarlar kulpu, korku kulpu, öğrenilmiş çaresizlik kulpu, kardeşinin yangının söndürmek yerine ona sadece acıma kulpu ve hakeza daha nice ucu göklerde olmayan ipler verilen “ılımlı Müslüman” !!

Aklı başında uslu Müslüman! Eğitimli Müslüman! Hop her işe balıklama atlamayan Müslüman! Sonunu hesap eden Müslüman! Böylece kurtulma hesabı yapan Müslüman!!.

Haydi varsın bir aşırılık daha densin, şunu da kaydedelim: Muhammed Suresi – diğer adı Kıtal yani Savaş Suresidir- dördüncü ayette, kafirlerin savaşta boyunlarının vurulması ve alınan esirlerin sağlamca bağlanması emredildikten sonra şöyle devam eder: “Allah dileseydi onları bizzat cezalandırırdı, fakat sizleri birbirinizle denemek istiyor. Allah, yolunda öldürülenlerin amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.”

Evet, Allah cc, dileseydi illa ki onları azabın, ikabın, helakin, sayısız çeşidiyle köklerini kuruturdu.

Ancak imtihan ediyor, kim küffara eşidda kim ehibba ortaya çıksın diye..

Hem şu Hadisi kim idrak etmiş kim etmemiş belli olsun diye: “Cihad etmeden, içinde cihad etme isteği ve niyeti de taşımadan ölen kimse, münafıklıktan bir şube üzere ölmüş olur.”

Ve şu ayeti de mealen: “Eğer savaşa çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı” (Tevbe 46)

O hazırlık da herhalde zalime öfkelenmeden olmaz..

Velhasıl zor demlerdeyiz.

Kolaylık ya Hu!

Sonra yine Kolaylık ya Hu!