• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Şehid Muhammed Mursi(rh), sadece 369 gün iktidarda kaldı. Ve şu an Gazze’deki silahlı direnişin füzeleri için gerekli olan alt yapıda O’nun etkisi çok fazla. Takdiri ilahi, paha biçilmez derece kıymetli olan kimi lütufların bedelini ağır kılarken, bizim bilemeyeceğimiz sayısız hikmetle yönümüzü geleceğe çeviriyor.

İşgal rejiminin güvenliği için en kritik ülke elbette ki Mısır’dı. Ve Mısır, şu anda ordusu ve istihbaratıyla işgal rejiminin can simidi, yedek lastiği, garantörü ve çok sadık bekçisi ve anlaşma vekili rolünde olsa da her şey Hak Teala’nın estireceği bir rüzgara bakıyor.

Ürdün Ve Suud da öyle. Ancak bu ülkeler, Mısır’a göre hayli butik ve yapay ürünler..

Kaçarı göçeri yok siyonist terör rejimi bugün ya da yarın Allah’ın izniyle silinip gidecek. Bunda şüphe yok.

Peki Filistin’i, komple Hamas’ın idare etmesine mevcut Ürdün, Suud, Mısır ve de BAE yönetimleri rıza gösterir mi?

Elbette ki hayır. Haliyle gelecekte kendilerinin çok daha ötesini yapacakları uğursuz işlemin ABD ve işgal rejimi eliyle yapılmasından o kadar memnunlar ki, kamera arkasında zil takıp oynadıklarından emin olabilirsiniz.

Bu yüzden Kabe’de Gazze için dua edilmesini bile yasaklıyorlar.

Bu yüzden belamlarını, Hamas aleyhine konuşturuyorlar.

Bu yüzden İslam İşbirliği Teşkilatını ve Arap Ligini devre dışı bırakıyorlar.

Bu yüzden vurulan hastanelerden yükselen “ey Araplar neredesiniz?” çağrıları karşısında ölü taklidi yapıyorlar.

İnanın ihale bunlara kalsa, geçmişte dedeleri Hz. Hamza’ya ve diğer şehid sahabilere Uhud’da ne yaptılarsa, Hz.Hüseyin ve Ehli Beyt’e Kerbela’da ne yaptılarsa çok daha fazlasını Gazze’lilere yaparlar.

İyi de bu atanmış kralcıklar ve naylon yöneticiler, Hamas’tan neden bu kadar korkuyorlar ki ya da Gazze’deki sivillerle ne alıp veremedikleri var ki?

İşin özünde korkuları yabancılıklarından kaynaklanıyor.

Kendileri gibi olmayan Arapları, ayıklanması gereken zararlı otlar gibi görüyorlar.

Bir siyasi ve fikri yapı batı emperyalizmini kutsamıyorsa, onu kendilerinden olmadığı için mutlaka bertaraf edilmesi gereken bir tehdit olarak bakıyorlar.

ABD ve AB’nin güdümüne girmeyi kabul etmeyen bir İslami oluşumun kendi ekosistemlerinin meşruiyyetine zarar vereceğini öngörüyorlar ve bu yüzden her halükarda onlarla mücadeleye hazırlanıyorlar.

Bu yüzden İhvanı Müslimin sadece Mısır’ın değil Suud’un da terör listesinde..

Trump’ın zaman zaman itiraf ettiği gibi ABD’yi ve batıyı beslemek ve memnun etmek hedefiyle kendilerine devletçikler verilen karikatürler için bu kadar kelam çok fazla. Bunu geçelim.

Şu canlı ve hakiki tefsire tekrar dönelim.

Her gün en masumundan  yüzlerce sivilin dünyanın gözü önünde bombalandığı, aç, susuz, ilaçsız ve yardımsız bırakıldığı bir suç galerisi..

Yukardan aşağıya doğru en yetkilisinden en avamına kadar bu manzarayı seyreden herkesi, eğer tevbeleri kabul edilmezse yarın kıyamet günü çok çok daha dehşetli manzaranın beklediğini yazıp söylmekten dillerde tüy bitti.

“(Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.” (Meryem 71)

Bu ayeti kerimeyi İbn-i Mesud(ra) üzerine kurulacak sırat köprüsünden geçmek diye yorumlamış, kimi alimler, uzaktan görmek diye yorumlamış ancak şu yaşananlar karşısında İslam aleminin vaziyetine bakınca, öyle pek de dışardan bakılmayacağından bahseden alimlere hak vermeden geçmek de zor..

Fakat asıl dikkati çeken husus her gün el Kassam direnişi tarafından telef edilen, esir edilen, rezil edilen, pişman edilen işgal rejimi askerlerinin durumu yanında Gazze’lilerin olayı ele alış biçimi.

Hani görüntüleri görmüşsünüzdür, Gazze’de küçük kız çocuğuna; “savaşın bitmesini ister misin?” diye soruluyor. “Hayır, El Kassam kazansın öyle bitsin” diyor. Şimdi bu çocuktan Biden ve familyası korkmasın da ne yapsın?

Diğer bir çocuk videoda diyor ki; “İletişimi kestiler, fakat Rabbül alemin’le iletişimimiz devam ediyor”. Haydi buyrun şimdi neden bu çocukların üzerine ve onları yetiştiren annelerin üzerine tonlarca bombalar atıyorlar cevap açık değil mi?

İnanın bu süreç şiire benziyor şiir değil, rüyaya benziyor rüya değil, seraba benziyor serap değil, unutulacak bir serüvene benziyor öyle gelip geçici değil.

Bu “nurun tamamlanacağı vaadi” ile kaynayan ırmağa benziyor. Sürekli akacak gibi.

Elveda Nil, elveda Kızıldeniz.

Hoş geldin Kudsü Şerif, hoş geldin el Aksa..