• DOLAR 34.269
  • EURO 37.23
  • ALTIN 2988.622
  • ...

Esmaül Hüsna’dan el Halim ism-i şerifini İslam alimleri: “Asilerin isyanı, O’nu öfkelendirip harekete geçirmez ve aceleye sevketmez, öyle ki cahiller O’nun olan bitenden haberinin olmadığını sanırlar” diye de yorumlarlar. Mesela Abdülkâhir el-Bağdâdî(rh); bunu açıklarken; “cezalandırmada acele eden, fırsatı kaçırmaktan korkan kimsedir. İradesini dilediği zaman gerçekleştirmede hiçbir engeli bulunmayan ve suçluyu kaçırma endişesinden münezzeh olan yüce zat için hilim bir övgü sıfatıdır” der.

Velhasıl, günümüz dünyasında Hakka isyan, bu kadar yaygın, bu kadar çeşitli, bu kadar net olduğu halde Kahhar-ı Zülcelal, yine Sabur ve Halim ismi şerifleriyle tecelli ediyor, imhal ediyor (mühlet veriyor), ihmal etmiyor.

            En mukaddes günlerde de kutsala hakarete cüret eden İsveç hakkında, daha doğrusu batı dünyası ve girdikleri yeni rota üzerine elbette ki fazla konuştukça, söz eylemi bastırıyor, halkların sahaya yansıyacak öfkesi boşaltılmış oluyor ya neyse..

            Normalde ne olmalıydı? Altı ay önce Batman’da olduğu gibi, sadece İslam aleminde değil, kutsalın ne olduğunun az buçuk farkında olan tüm dünya ülkelerinde yeryüzü İsveç ve şürekasına kaygı ve endişe alemi olmalıydı.

            İsveç ve güvendiği dağlar yerle yeksan olmalıydı, sadece Fas’ta veya Irak’ta değil, Kuran okunan her köşede, kendine devlet diyen o domuz ahırının tüm bez parçaları yerlere atılıp yakılmalıydı, diplomatik tüm temsiliyetleri sonlandırılmalıydı.

Bütün ticari ilişkiler bitirilmeliydi, ülke yöneticileri için halkı müslüman olan her beldede tutuklama kararları çıkarılmalıydı.

Milyonluk mitinglerde başta kahpeliğin hamisi olan kim varsa hepsi lanetlenmeliydi.

Siber hücumlarla ülkenin internet altyapısı felç edilmeliydi.

Ve o esfeli safilin çukur mahluk, kaç cana mal olursa olsun aynı gün aynı saatte cehennemin dibine gönderilmeliydi.

Ve tam da aynı günlerde şeytan taşlayan milyonlarca müslümanın taşladığı büyük, orta küçük şeytanların (cemeratın) duvarlarına ifade özgürlüğü olarak o alçak devletin bayrakları asılmalıydı.

Ve tüm hacılara Arafattaki vakfede; “Kurana, Peygambere, Kurbana, Hacca, Ezana, Camiye, Tesettüre, Medrese’ye, Ulemaya, İffete, Mescid-i Aksa’ya dilini uzatanın dilini koparacağız, ellerini uzatanın ellerini kıracağız” diye yemin ettirilmeliydi.

Mihraba geçen ne kadar imam varsa, namaza başlamadan önce cemaatine, durduğu yerin şeytanla savaş yeri olduğunu, zulme kıyam etme azmi olmadan, huzur-u ilahideki kıyamın nakıs olacağını söylemeliydi.

Hakka çağıran ne kadar mürşid varsa, kendisine kulak verenlere İbrahim(as)’ın baltasından dağıtsaydı, varsın sapı odundan değil ilimden, fikirden olsun, azimden cehdden olsun, yeter ki, günümüzün putlarına ve putçularına karşı öfkeyle bilensin.

Olmadı. Yine “Köpeklerin ağzı değdi diye deniz kirlenmez!..” deyip soluna tükürüp geçti iki milyarı aşkın ehli İslam.

Ve binlerce tankı topuyla, biraz esti gürledi başka mevzuya geçti onlarca devletin sözcüsü, yetkilisi.

Cinsi sapkınlar, ilahi ruh üflenen insanın fıtratını yakarken cılız tepkisiyle konforunu bozmayan müslüman!

Fikri sapkınlar, ilahi sırla seçilen en yüce insan Hz. Muhammed Mustafa’nın hadislerine, sünnetine ilişirken şaşkın ve karışmış kafasıyla, sessiz kalan müslüman!

Ruhî ve aklî sapkınlar, şu alemdeki varlık sebebimiz olan Kurana saldırırken, bir iki küfür savurup işine gücüne bakan müslüman!

Gerçekten daha ne olması gerekiyor?

Allah muhafaza, önce bir tane İslam ülkesini gözlerine kestirip de Kuranın ahkamını devletten mi silsinler, Kuran öğretilmesini yasaklayıp, camileri ahırlara mı çevirsinler, ezanın aslını bozsunlar, halka kendi kılık kıyafetlerini ve kendi yasalarını mı dayatsınlar sonra da bütün bunlara karşı kıyam eden alimleri darağaçlarında assınlar, bunlar mı bekleniyor!?

Allah cc, izzet versin, feraset ve basiret versin.