• DOLAR 34.257
  • EURO 37.246
  • ALTIN 2992.771
  • ...

İktidarın ya da altılı masanın hatalarını eleştirmek ya da doğrularını söylemek illa ki konumlanma anlamı taşımaz.

Efendimiz(sav)’in talim buyurduğu dua zaten en güzel adrese yönlendiriyor: “Allah’ım bize hakkı hak olarak göster ve bizi hakka uymakla rızıklandır, batılı batıl olarak göster ve bizi batıldan uzak durmakla rızıklandır.”

Bir tarafın yanlışını söylerken de illa onun karşısına diğer taraftan bir kusur bulmaya çabalamak gibi yapmacık bir numarayla da vazifeli değiliz. Önemli olan Hakk’ın hatırıdır. O da kimsenin hatırına feda edilmez.

Emperyalizm tarafından, öncesinden tamamen vazgeçip batının yörüngesinden çıkmamak kaydıyla kendisini yönetmesine izin verilen bu ülkenin de diğer her ülke gibi gelişen şartlara ve sürekli sorun üreten yanlışlara karşı anayasasını kökten ya da kısmen değiştirmesi en zaruri sorumluluklarından biridir.

Anayasaları hiç değişmeyen bir ülke, ya halk iradesinin sıfırlandığı zorba bir diktaya ya farklılıkların sıfırlandığı ivmesiz/değersiz monoton bir yönetime ya da vaktin hükmünü ıskalayan bir statüko romantizmine sahiptir.

Yer altı ve yer üstü zenginliklerinin hepsi Avrupa’lılar tarafından sömürülmüş, insanları Amerika’da köle diye satılmış Afrika ülkeleri, bu zulüm öyküsüne itiraz ettiklerinde herhalde evvela anayasalarını değiştirmekle işe başlayacaklardır.

Avrupa Birliği’nde yükselen aşırı milliyetçi kitleler de hedeflerine ulaşmak için anayasalarını yeniden ele alacaklardır.

Haliyle sınırsız değişkenin zorladığı bütün değişim ve dönüşümlerin yazılı veya sözlü teamülleri, anayasaları, toplumsal sözleşmeleri değiştirmesinden daha tabii ne olabilir?

Türkiye’nin darbe etiketli mevcut anayasasının da öyle ufak makyajlara değil, ciddi derin bir yeniliğe ihtiyaç duyduğunu şöyle böyle herkes dile getiriyor.

Altılı masa geçen günlerde 9 başlıkta 84 maddelik yeni anayasa taslağını açıkladı.

Seçim barajını yüzde üçe düşürme, hazine yardımını yüzde bir oy alma şartına bağlama ve bazı özgürlüklerin alanını genişletmekten bahseden birtakım yuvarlak maddeler dışında yapıcı maddeler içermiyor.

Ve parlamenter sistemi eskisinden daha güçlü bir şekilde geri getirmeye odaklanmış, tamamen mevcut cumhurbaşkanının yetkilerini ortadan kaldırmayı hedefleyen aşırı tepkisel bir yığın husumet gibi duruyor.

Farklılıkları yok sayan tek tipçi anlayışa karşı yeni bir teklif yok. Son zamanlarda gündemde olduğu halde aile ve başörtüsü konularında bir cümle yok.

Ve işi, İstanbul Sözleşmesinden cumhurbaşkanı tarafından vazgeçilmesine duyulan öfkeyi anayasaya yazmak gibi tuhaf bir noktaya kadar getirmişler.

Oysa altılı masanın yorulmuş bir iktidar karşısında yakaladığı rüzgar, toplumun yararına İslam kültür ve medeniyetiyle barışık, coğrafyanın çeşitliliğinin ruhunu yansıtacak bir ciddi metin oluşturulabilirdi. Beklenir miydi? Hayır.

Güzel işler nasiptir. O’nu da Hak Teala dilediği kullarına verir.

Başka bahara inşallah.