Ayaklar altındaki milliyetçilik ve Atatürk milliyetçiliği
Bu coğrafyada milliyetçilik bundan yüzyıl önce de çok konuşuldu. O zaman da fikir adamları, şairler, yazarlar, siyasetçiler vs. herkes bir şeyler söyledi, yazdı ancak asıl itibar edilmesi gereken alimler ya susturuldu, ya itibar edilmedi, ya da menfi yönde kullanıldı. Atatürk milliyetçiliği söz konusu tartışmaları, en uç noktada rejime ve devlet sistemine dönüştürdü. O zaman milliyetçilik, kurucu paşa tarafından bir ırkın üstünlüğü şeklinde dikte ettirildiği gibi, hakimiyeti altına aldığı diğer milletleri asimile etmesi gerektiği şeklinde tartışılmaz bir ilkeyle/tabuyla/anayasayla zorla kabul ettirildi.
Ve yüz yıl geçti. Bu süre içinde belki etkisi olmayan bir takım fikirler serdedildi. Ancak bugünkü milliyetçilik tartışmalarının yüz yıl öncesinden farklı bir çok yönü var.
Birincisi: Uzun süren Osmanlı hakimiyeti döneminde, daha çok fıkıh alanında yetişen alimler komünizm, milliyetçilik, liberalizm, demokrasi gibi fikir akımlarına karşı İslam`ın bakışını, düşünce sistemini ortaya koymada çok cılız kalıyordu. İngilizlerin, Yahudi ve masonların desteğindeki hakim güçler ise alimleri zaten söz sahibi kılmıyordu. Bu konuda susturulan veya devlet sisteminden uzak tutulan mesela Bediüzzaman Said Nursi gibi alimlerin, bugün konuyla ilgili görüşleri üzerinde Kemalizm ablukası zayıflamış ve şu anda birçok farklı kesim tarafından objektif olarak inceleniyor, kaynak gösteriliyor. Hatta şu an gündemdeki sorun için çözüm reçetesi olabileceği dahi işin tüm taraflarınca seslendiriliyor.
İkincisi: Önceki milliyetçilik tartışmalarının yapıldığı dönemde, her taraftan sayısız musibetlere maruz kalmış hayatını kurtarma derdinde olan avam çoğunluk, milliyetçiliğin ne olduğunu konuşup dinleyecek bir durumda değildi. Kimin, neyi, ne niyetle yaptığı ve sonucunun nereye varacağının o dumanlı havada geniş halk kitleleri tarafından anlaşılması neredeyse imkansızdı. Bugün ise refah düzeyi yükselen ve artık kentli köylü şeklinde ayrımı yapılamayan kalabalıklar, her cebe giren iletişim araçlarıyla gelişmeleri daha net görüp analiz edebiliyorlar. Yine bugün kitap okumasa da, haber okuyan veya TV`lerden yorum izleyen milyonlar var. Mesela bugün milliyetçilik tartışmalarının bir yerinde durup, basit bir muhakeme ile Hz. Bilal`e Bilal-i Habeşi, Hz. Selman`a Selman-ı Farisi, Hz. Süheyb`e Süheyb-i Rumi demek, gayet normal ve meşru bir gelenek olup zenginlik kabul edilirken Bediüzzaman Said-i Nursi`ye Said-i Kürdi demeyi ırkçılık olarak algılayıp içine sindiremeyenlerin samimi olmadığını toplum daha iyi görüyor.
Üçüncüsü: Yüzyıl öncesinin dünyasıyla bugünün dünyası arasında çok büyük farklar var. İnsanlığın son yüzyılda ulaştığı dünya rahatı, hızı, konforu ve keşfedip birleştirdiği teknoloji nerdeyse on bin yıllık serüvenine karşı bir devrim niteliğindedir. Bu, sadece maddi araçlardaki değişimle değil, fikri tecrübelerin denenmesiyle de alakalıdır. Enerji kaynaklarının çeşitlenmesi, ulaşımın kolaylaşması, ucuzlayan üretim araçları, serbest piyasa ile rekabet eden sektörler küreselleşmeyi beraberinde getirmiştir. Çoğu firma için dünyanın tamamı artık bir mahalle pazarı gibidir. Ve bugün bu pazarda aynı Mekke panayırlarında olduğu gibi alışveriş vesilesi ile tanışma ve ülfet de gerçekleşiyor. Bugün “..birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık..”(Hucurat 13) ayeti çok daha geniş boyutlarda tezahür ediyor. Küçülen dünyadaki pazar arayışlarının bir sonucu da asıl zenginliği sahip olduğu kültürel ve sosyal çeşitlilikte gören bilincin, ortak akla dönüşmeye başlamasıdır. Ve inşallah, böyle bir süreçte konuşulacak olan İbrahim milletidir, takva üstünlüğüdür.
Dördüncüsü: Bugün yapılan ve yapılacak olan şey, aslında yüzyıl öncesinde konuşulup tesis edilen Atatürk milliyetçiliğinin, şimdi gelinen noktada hasar tespitini yapmaktır. Sayın Başbakanın, ‘Her türlü milliyetçiliği ayağımızın altına almışız` iddiası tabi ki ‘Atatürk milliyetçiliği de ayağımızın altındadır` anlamına geliyor. Madem böyle bir iddianız var, o halde bu iddianızı ispatlayın ve mesela deyin ki: “Çocuklarımız artık ırkçılık andı içmeyecekler, dağdan taştan, duvardan, ırkçı propaganda içeren sözler kaldırılacak. Şimdiye kadar yapılan zulümlerin failleri açıklanıp özür dilenecek, itibarlar iade edilecek.”
Yoksa milliyetçiliği kuru kuru tartıştırıp konuşturmanın ‘nutuk`tan ne farkı kalır ki?