Teşkilatlı olma mecburiyeti
Gün geçmiyor ki batıda tanınan bir isim Müslüman olmasın. Tabi bunun yanında şöhret olmayan niceleri an be an bu kervana katılıyor. Mikro aidiyetler için verilen mücadelelerin hepsi bu muazzam ihtidanın gölgesinde kalıyor.
Hükmedenlerin tarafında, İslam’a teveccühün hızlanarak artması, tüm dünyada İslam’ın şiarlarına karşı düşmanlığı da daha aleni, daha izansız, daha organize ve yaygın hale getiriyor.
Özenle üretilen kötü imajların, kusurlu temsiliyetlerin, düşmanca ötekileştirmelerin, katı taassupların ve bütün değersizleştirmelerin odağındaki Müslümanların tamamını artık daha ciddi samimiyet sınavları bekliyor.
Nizami/teşkilatlı olmaktan ısrarla sakındırılarak bireysel ve kapalı devre grupçuklarında kendi kaygılarıyla uğraştırılan İslami yapıların, bundan böyle, mevcut durumlarının potansiyel tehlike grafiği yeniden ele alınıyor.
Sermayeye egemen olan güçlerin ve tabi ki Yahudilerin aşırı kazanma hırsı nedeniyle Müslüman toplumların da bilgiye ulaşmada engelle karşılaşmaması dost ve düşman algısı gibi küfre karşı cehd bilincini müthiş besliyor.
Sadece edebe, ahlaka değil İslam’ın aziz sabitelerine karşı gittikçe yükselen kin ve düşmanlığa karşı Müslümanların daha nitelikli örgütlenmesi zorunlu hale geliyor.
Eskiden fıkıh kitaplarının taharet konusuyla başlaması gibi bugün İslami eğitimin teşkilatçılığı öncelemesi şart oluyor. Ve bunun, geçmiş bütün deneyimlerle birlikte güncellenip ciddi ciddi pratiğe aktarılması için çabalayanların bir araya gelmesi gerekiyor.
Oldukça bayatlamış ihtilafları bir yana bırakarak tüm medeniyetlerin bilgi ve birikimini dil ve gerekli alan ihtisaslarıyla çalışacak bir şevk ve disiplinle düzen kurmuş Müslüman organizasyonların gücüne her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Haliyle Müslümanların, sistemli olmayı nafile bir amel gibi görme lüksleri yoktur. Çünkü gelinen noktada, dinini, çekildiği köşesinde yaşamaya çalışanların da hedefe konulduğunu söylüyoruz.
Sistem neden önemlidir? Üstadın basit misaliyle söyleyelim. Yüz hurma çekirdeğini toprağa diktiğimizde bunun diyelim ki yirmi tanesi filizlendi, sekseni toprakta çürüdü. Bu yirmi fidan ağaç olduğunda diğer seksen tanesinin zararını kat kat fazlasıyla telafi eder.
Buradan hareketle mesela medrese diye bir sisteminiz mi var. Yüz talebeden sadece yirmisi hatta daha azı ilmin hakkını verseler bu yeter de artar.
Düşünün bu ülkedeki yüz binlerce imam-hatip öğrencisinden her yıl yalnız bin tanesi kaliteli yetişse neler olur.
Evet bütün yönleriyle Müslümanların sistemli, teşkilatı örgütlü çalışmaları mecburidir. Yoksa düşmanların örgütlü eziyetlerine dayanmaları zordur. Vesselam.