Şerre Alışanlar ya da Zillet Kleptomanisi
“Ah alışmak! Hislerimizin şimşeğini bir saniyenin ummânında bir katre kadar yaşatıp yutan dipsiz uçurum...” Böyle diyor Necip Fazıl Merhum.
Sabır, sebat, dua, zikir, tevbe, istiğfar, amel, muhabbet, af-müsamaha, yetenek ve hakeza ömür ne ile örülüdür? denirse, herhalde, “iyiye ya da kötüye alışmakla örülüdür” diyeceğiz.
Bu sırdan olacak ki, Kütüb-ü Sitte’de yer alan bir Hadis-i Şerif’te, Efendimiz(sav), "Hayra alışın; zîra hayır, âdetle (alışkanlıkla) kâimdir" buyuruyor.
Bu anlamda yine Buhari ve Müslim’de geçen bir Hadis-i Şerifte de, “Kim dilenmekten çekinir, iffetli davranırsa, Allah onun iffetini arttırır. Kim tok gözlü olmak isterse, Allah onu başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır. Kim de sabretmeye gayret ederse, Allah ona sabır verir” buyrulur.
Nefis, ağır ve acı da olsa istemediği şeyi bir süre yapınca itirazı kırılır. Şeytan ve dostlarının en açık zaaflarından biri de zaten tam burası. Tesettüre alışan bir mümine bacımız sonrasında zaten açılmayı hatırlamıyor bile. Namaza alışan genç için bu ibadet, bir süre sonra yaşamın en doğal parçası haline geliyor. Oruca alışan ferde, hastalansa bile orucunu bozmak çok zor geliyor. Sadıklarla beraber bulunmaya alışmış birine de dostlarından ayrılmak ölüm gibi geliyor. Her gün Kur’an’dan bir bölüm okuyan veya belli virdlere devam eden Müslüman da bunları kolay kolay bırakamıyor.
Aynısı tabi ki zıt durumlar için de geçerli. Maalesef başta madde bağımlılığı olmak üzere zararları çok açık olan tüm bozulmalar da yine alışmakla ilgili.
Yalan ve iftira ile siyaset yapmaya alışan kimselere, yaptıkları rezillik çok haz verdiği için bırakamıyorlar.
İçlerindeki ırkçılığı her platformda kusmaya alışanların bu kepazelikleri kendilerine çok keyif verdiği için terk edemiyorlar.
Bunların vazgeçmedikleri şey, aslında o melanetlerin kendisinden ziyade onu yaparken aldıkları şeytani lezzetler.
Hani adına kleptomani denilen ve hiçbir ihtiyacı olmadığı halde bir şeyleri aşırmaktan/çalmaktan zevk alma hastalığı da böyle değil mi?
Geçmişten bugüne paganizm ve sekülerizm de tamamen kleptomani gibi akıl ve mantığın devre dışı bırakıldığı bir kontrol bozukluğundan başka bir şey midir.
“O, babasına ve kavmine, “Şu kendilerine tapmakta olduğunuz heykeller de ne oluyor?” diye sormuştu. Onlar da, “Atalarımızı bunlara tapar bulduk” diye cevap vermişlerdi. (İbrâhim), “Doğrusu siz de atalarınız da açık bir sapkınlık içindesiniz” dedi.” (Enbiya 52-54)
“Bakın siz örtülüsünüz ama sizin desteklediğiniz kimseler, İslam’ın örtünme emrine karşı savaş açıyorlar, edebe, namusa düşmanlık ediyorlar, cinsi sapıklıkları savunuyorlar. Neden susuyorsunuz?” dediğinizde önce hemen muhaliflerini suçluyorlar ve biraz zorlayınca “ama biz abiden, amcadan, dayıdan, babadan dededen bu taraftayız” diye çok tanıdık bir cevap veriyorlar. Yani “biz bu taassuba, bu köleliğe, bu sorgusuz sualsiz kabule, bu ayarsız tarafgirliğe alışmışız, bırakamayız..”
Uzun süre Firavuna kölelik etmeye alıştıkları için bir türlü izzetli hürriyeti kabullenemeyen İsrailoğullarının, Kur’an-ı Kerim’de defaatle işlenmesinin hikmetini de mesela bugünlerde yeniden kavradık:
Afganistan’da kimileri, ABD’ye uşaklığa o kadar alışmışlar ki, haklarında af çıktığı halde, arkadaşları ABD yerine Uganda’ya bırakıldığı halde, uçaktan düşüp öldükleri halde, köpekler kendilerine tercih edildiği halde, canlarını hiçe sayarak “ne olur ABD (al bizi dayı)” diye yalvarıyorlar.
Ve bu zillet, sadece savaşın, yolsuzluğun, yoksulluğun ve cehaletin fazlasıyla vurduğu kimi zavallı Afganlara has değil. Şu memlekette onlardan çok daha fazla bu ahmaklığa alışmış olan bozuklar var.
Hem de öyle aç ve açıkta filan da değiller. Yani tam bir zillet kleptomanisi yaşıyorlar.
Hiç durmadan yalvarıyorlar. “ne olur ABD (artır bize desteğini)!, ne olur ABD (al buradan düşmanlarını)! ne olur ABD (acele başla dümenine)..”
Alışmış kudurmuştan beterdir diye güzel bir söz vardır. Bunlar o cinsten..
Her neyse, Allah zillete ve şerre değil hayra alışanlardan eylesin.