• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Bu ülkede İslam’ın şiarlarına öyle bir saldırı olmuştur ki, dava, cihad, mücadele, takva ve ‘İslamcılık’ denilince hep İslami simgeleri, alametleri geri kazanmak savunmak ve sahiplenmek gibi daha çok zahirle/kabukla ilgili temsiliyetler akla gelmiştir. Mesela bu memleketin algı ortalamasında, başörtülü denince; şuurlu, zalime öfkeli, Müslümanlarla ilgili endişesi olan, Kur’an ve Sünnete hizmetkarlık statüsünde bir yakınlığıyla beraber, Kudüs, fetih, ümmet, ahlâk, şeriat, iffet, izzet gibi bir takım kavramlar ve kıymetler için hassasiyeti olan kadın akla gelir(di). O yüzden başörtülü kadın imajı, sürekli bulunduğu zeminle uyumluluğu açısından ele alınmıştır.   

Aslında liberal/seküler karakterli vahşi kapitalizm, aşırı derece bireyselleştirip yalnızlaştırdığı günümüz insanının hazlarını sembolizmle hızlandırdı. Güya emojiler sadece farklı dil zenginliğini köreltmeyecek aynı zamanda kitlelerin kanaat çarpı güven artı değer bölü beklenti gibi karışık bir dizi formülle çalışan yargısını da felç edecekti. Sarıklı-sakallı erkek tipinden sahabe çağrışımı üretilebiliyorsa geriye bundan para kazanmak kalıyordu. Sosyal medya ağlarıyla dünya nüfusunun tamamını pazarlama ve reklam endüstrisinin gönüllü-aktif bir objesi haline dönüştürenler için simgelerin önemi de zaten, kazandırdığı para ve sildiği şahsiyet kadar değil miydi?

Kazancı ve başarıyı kutsayanlar en büyük düşmanları olan ahlâkla savaşırken hep tevhidi ıskaladılar. Çünkü tevhidin simgeler üzerinden bile nüfuz eden mucize bir ofansif gücü vardır. Daha fazla sömürmek için en altta ve en zıt kutuptaki insana ulaştırdığı konforla onun anlam dünyasını ve ahlakını da kontrol altına alma hayali işte o tevhid blokajı nedeniyle bir türlü istedikleri kıvamda gerçekleşmiyor. İslami bilgisi, analiz yeteneği, güncelleme becerisi, hadiseleri tahlil kabiliyeti son derece sığ olan ve dindarlığı da asgari seviyede seyreden Müslüman kitlelerin de küresel çaptaki bu devasa fesad çarşısında bir türlü metalaşmaması yine tevhid nedeniyledir.

Tevhidin lezzetini hayatında bir defa dahi tadan bir Müslümanın kayıp-kazanç ölçüsü farklılaşmaktadır. Tevhidin sürekli Müslümanı kendine getirmek, merkeze çekmek, doğrultmak, istikamet vermek gibi acayip bir sırrı vardır. Bunun için kişinin kendisi gibi İslami kabulleri olanların yönüne dönmesi, oradaki müspet yüzlere, sözlere, hallere taraf durması bile yerine göre yeterlidir. Vasıtalardan değil Tek olandan medet umma, Tek olanı anma, Tek olandan yana olma, Tek olana isyanı çirkin görme, Tek olanla zıtlaşmaktan korkma, Tek olanın onayını arama, Tek olanın kendisiyle iletişimini önemseme, Tek olanın markasını fark etme.. Derecesine göre her Müslümanın ruh, varlık, olay ve zamanla arasındaki etkileşimin kodları bunlardır.

Tıpkı cahiliyenin zifiri karanlığında olduğu gibi modern fukaralık devrinde de Tevhidin ehli kazanacaktır. “Kafirler bugün sizin dininizi bozmak, sizi kendi dinlerine çevirmekten ümitlerini (tamamen) kesmişlerdir. Artık onlardan endişe etmeyin, benden korkun” (Maide/3)

Kıyamete kadar gelecek bütün insanlığın ve hassaten ümmetinin derdini yüreğinde taşıyan Peygamber Efendimiz(sav)’in Veda Hutbesindeki ikazı da bu yöndedir: “Ey mü'minler, gerçekten şeytan, sizin şu topraklarınızda kendisine kulluk edilmesinden ümidini ebediyen kesmiş bulunuyor. Fakat o, önemsiz saydığınız iş ve davranışlarınızda kendisine uyulmasından memnun olacaktır. Dininizi ondan koruyunuz!” (İbn Hişam, Sîre 4/25)

Evet birilerinin önemsiz gibi gördüğü mesela İstanbul Sözleşmesi, Menfi Milliyet gibi hususlarda kendisine uyulmasından şeytan ve dostları memnun olacaktır. Dinin ondan korunması şarttır. Bunun yolu da herhalde Tevhiddir..

Bayramınız mübarek olsun.

Bir istikamet şehidinin daha vuslatına şahid olduk. Abdülkadir Üstündağ Hoca’yı da rahmetle anıyorum.