Darbe tehditleri de nereden çıktı?
Zengin fakir, güçlü zayıf ayırt etmeden 250 binden fazla can alan ve bütün dünyayı fakirleştirmeye, ürkütmeye devam eden salgın devam ederken, alttan alta işgal, sömürü, zulüm, talan, fitne ve fesat da hız kesmeden devam ediyor. Mesela darbe, virüsün yol açtığı bu kadar büyük bir trajediye rağmen birilerinin rüyasından hiç çıkmıyor.
ABD, 70 bin vatandaşını kaybetmesine rağmen, dünyada en iyi yaptığı şeyde ısrar ediyor ve daha iki gün önce Venezuella’da yine darbe deniyor, başaramıyor.
Körfezin müzmin bedevileri at sinekleri gibi, dünyanın ve dolayısıyla kendilerinin de başındaki belayı umursamadan başta Katar ve Libya olmak üzere nerede bir ihtilal/kalkışma zemini varsa oraya yapışıyorlar.
Ve bol darbeli geçmişiyle Türkiye’de de insanların hastalanması, ölmesi, fakirleşmesi malum çevreleri hiç enterese etmiyor. On binlerce insan yakalandığı illetle kıvranıyor, binlerce işyeri kapanıyor, yüz binlerce insan işinden aşından oluyor, çoluk çocuğuyla yarına güvenle nasıl ulaşacağının düşüncesinde ama bunların umurunda değil.
Bunlar bir şekilde iktidara gelseler bile alışkanlıkları devam eder ve bu defa da birbirlerine darbe yaparlar. Çünkü bunlar için devrimcilik, ulaşılacak nihaî nokta değil, son nefese kadar her zaman ve zeminde gerçekliğini arayan bir yaşam şeklidir.
Bu güruhun fikirleri, sanatları, muameleleri, plan projeleri ve yarına dair ne varsa her şeyleri tahakküme ayarlıdır. Halk, onların gözünde ilkeldir, sürekli geridedir, güdülen sürüdür, kullanılacak yığındır, bilmediği için bildirilir ve seçtiği yanlışsa kaldırılıp atılır, devrilir. Haliyle bunların kitabında asmak, hapsetmek, bombalamak gibi seçeneklerin hepsi sıradan müdahale araçlarıdır.
Peki herkesin bildiği bu tespitler yerine, ‘nasıl büyüyorlar, nereden besleniyorlar’ asıl bunun peşine düşmek gerekmez mi?
Bunun cevabı çok açık. Bu ülkenin darbeci hainleri, seçildikleri/geldikleri makamlardaki, müspet şahısların cesaretle karar alamayışından, pısırıklığından ve ezikliğinden besleniyorlar. Zaman zaman zındıklara gösterdikleri şirinliklerden, müsamaha ve güler yüzden besleniyorlar. Zaaflarından, ihmallerinden, haksız ve adaletsiz kimi tutumlarından besleniyorlar.
En önemlisi de Müslüman halkın seçtiği kişilerin İslam, Kur’an, ahlak derken aynı zamanda, sırf aman birileri ürkmesin diye tarihin kimi şovenist ve yalan mirasına sahip çıkmalarından besleniyorlar.
Düşünsenize, siz eğitim öğretimin bütün kademelerinde nasıl çağdaşlaştığımızı(!) ballandıra ballandıra anlatacaksınız. Malum güruhun ikonlarını bütün çocukların zihninde daha fazla kutsayacaksınız. Sonra da bunlar darbe tehdidinde bulunacak cesareti nereden alıyorlar diyeceksiniz?
Öyle ya şu anda milyonlarca çocuk okullarda öğretildiği üzere İslam şeriatının, ahkâmının, şiarlarının, hilafetinin, medresesinin, kardeşliğinin nasıl devrildiğini aşkla alkışlıyorsa gelecek adına kaygılı olmamak mümkün mü?
‘Bir daha darbeye yeltenin de görün bakalım sonunuz ne oluyor’ türünden repliklerden önce halihazırdaki manzaraya efelensek daha isabetli değil mi?
Mesele ‘su uyur düşman uyumaz’ sözünü sakız gibi çiğnemek değil, müteyakkız olmak, düşmana pirim vermemek, açık kapı bırakmamak, nesli onların eline teslim etmemektir.
Yoksa darbeci üreten bataklık, bırakın kurutulmayı böyle korunup kollandığı, allanıp pullandığı sürece maalesef bu memlekette hainlerin kendine güveni artmaya devam edecektir.
Allah, memleketi darbecilerden de onların beslendiği yanlışlardan da korusun.