Cemiyetle beraber olan Allah’ın eli
Merhum Aliya İzzet Begoviç, Doğu ve Batı Arasında İslam eserinde, Müslüman için cemiyet olmanın, ittihad ve ittifak üzere olmanın önemi hakkında, ilginç üç misal verir.
Verdiği iki örnek, Sovyet Bilimler Akademisi Üyesi Aleksander Gorbovski’ye aittir. Bu bilim adamı özetle diyor ki: “Termit karıncalar bir araya gelerek kendilerine mükemmel yapılar inşa ederler. Bu termitler tek başına bırakıldıkları zaman bu anlamda hiç bir etkinlik göstermezler. Yapılan araştırmalar, termitlerin her birinin yuva yapımında farklı bir yeteneğe de sahip olmadığını ancak bir araya gelmelerinin, işe başlayıp sonuçlandırmaları için yeterli olduğunu göstermiştir.”
Aynı bilim adamı bu durumun meselâ çekirgelerde de gözlendiğini belirtiyor. Tek başına kalan çekirgenin hangi yöne uçacağını bilemediğini adeta aptallaşıp avare gibi oraya buraya konduğunu söylüyor.
Yine aynı sonucu, Japon bilim adamı Prof. Yamamato Hirosuke göçmen kuşlarla ilgili çalışmasında tespit ediyor. Tek başına hangi istikamete gideceğini bilemeyen kuş, ancak sürüyle birlikte olduğunda doğru rota ile uçuyor. Üstelik birlikte uçtuklarında baştaki kuş sürekli değişiyor. Hatta yavru veya hasta bir kuş da öne geçse mükemmel biçimde yoldan çıkmıyorlar. Yani yön tayini tamamen öndeki kuşla da alâkalı değil.
Bu misallerden çıkarılan sonucu da Aliya merhum şöyle ifade ediyor: “Bağımsız organizmalarda büyük bilgi (kollektif bilgi) ancak topluluk seviyesinde ortaya çıkar. Fertlerde ayrı ayrı mevcut değildir.”
Şimdi onun bunun suistimali ve istismarı ile ezilip büzülerek, eğilip bükülerek değil, İslâmi sabitelere, dinî ve sosyolojik terminolojiye sahip çıkarak ve “ben Müslümanlardanım” şiârıyla cemiyet izzetine bürünerek Hz. Ebu Zerr (ra)’ın Resulullah (sav)’den naklettiği şu Hadis-i Şerifi bir de yukardaki bilgilerle birlikte okuyalım: "Kim cemaat(imiz)den bir karış uzaklaşırsa (kendini dine bağlayan) İslam bağını boynundan çıkarıp atmış olur." (Ebu Davud, Sünne 30, Tirmizi, Emsal 3)
Demek ki acayip kabiliyetli, üstün meziyetli, müthiş bilgili veya tecrübeli filan olmak bile, bireyselliği tercih eden insanın doğru yoldaki istikameti için yetmiyor.
Yine gönülden, samimiyetle bir araya gelerek ortak hedefe yürürken elde edilen bütün başarılar ve güzellikler de mutlak surette yapı içindeki bir takım şahısların özel çaba ve durumlarına bağlanamaz yahut zahirî sebeplere izafe edilemez, ircâ olunamaz.
Bunlar, Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi o dava beraberliğindeki diğergamlığın, aşkın ve şevkin yani ihlasın kerâmetidir.
“Rabbim ayaklarımızı sabit kıl.” Amin!