Müslümanlar katledilirken, basit düşünmemek
Ailesinde bir takım sorunlar olduğunu ancak dünyadaki Müslümanların başına gelenlerin kendi problemlerini unutturduğunu belirten beyefendi okuyucumuz şöyle diyor:
“Eşimle; ailesi, kimi itaatsizlikleri ve yanlış hareketleri yüzünden çok tartışıyoruz. Ancak Müslümanların başına gelenleri düşününce halimden utanıyorum, o da ben de gürültüyü bırakıyoruz. Başımızı önümüze eğiyoruz, inanın neredeyse yemekten içmekten kesiliyoruz, iştah filan kalmıyor.
Aynı kıbleye yöneldiğimiz kardeşlerimiz, camide Cuma namazındayken, kadın çocuk yaşlı demeden alçakça, hunharca katlediliyor, biz kalkıp eften püften şeylerle ömür tüketiyoruz.
Yeni Zelanda’da tüm İslam Alemine meydan okurcasına, tehdit dolu mesajlarla, canlı yayında İslam Kuran ve cihad düşmanı teröristlerce en vahşi, en barbar saldırılar yapılıyor, mübarek bedenleri üst üste yığılıyor, biz ise, kalkmışız evde sen ben kavgası yapıyoruz.”
İşte bütün mesele bu. Müminlerin kardeşliğindeki nice ibretlik ders var lakin esas hikmet, hakikat, sır, mânâ ve espri de bu. Cemaatle namaz, Cuma namazı, Hac, Zekat, İnfak, Cihad, Emr-i bil maruf nehy-i ani’l münker, yardımlaşma ve kardeşlik gibi İslamın üzerinde durduğu emir ve yasaklardaki incelik de, inanın yine bununla ilgili.
Ebû’l-Hasan Harakânî Hazretlerinin dediği gibi: “Türkistan’dan Şam’a kadar olan sahada bir din kardeşimin parmağına batan diken, benim parmağıma batmıştır; birinin ayağına çarpan taş, benim ayağımı acıtmıştır. Bir kalpte hüzün varsa, o kalp benim kalbimdir.” (Tezkiretü’l-Evliyâ 604)
Bediüzzaman Hazretlerine de, İslam aleminin içinde bulunduğu hazin durum o kadar ağır gelir ki, derdini şöyle ifade eder: “Ben kendi elemlerime tahammül ettim; fakat, ehl-i İslâmın eleminden gelen teellümât beni ezdi. Âlem-i İslâma indirilen darbelerin en evvel kalbime indiğini hissediyorum. Onun için bu kadar ezildim.” (Tarihçe-i Hayat 123)
Gün geçmiyor ki, köylerde, okullarda, hastanelerde, pazar yerlerinde, evlerinde, meydanlarda, Müslümanlar katliama uğratılmamış olsun. Dün, Susa Camiinde, El Halil Camiinde acımasızca saldıran vahşi, hain teröristler aldıkları bugün de ABD, AB, İsrail gibi tük örgütlü İslam düşmanlarının izniyle, teşvikiyle, bilgileri dahilinde, yine organize biçimde planlı ve kasıtlı olarak El Nur ve Linwood Camiilerinde 49 müslümanı katlettiler.
Kuran-ı Kerim, tarihin her döneminde gerçekleşen bu katliamlar için şöyle diyor: “O mü’minlerden, yalnızca Aziz ve Hamîd olan Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı.” (Buruc 8)
Ve şu ayet-i kerime de meselenin özünü açıklıyor: “Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar.” (Bakara 120)
Büyük düşünmek zorundayız. Küçük hesaplar bizi, büyük şeytanlar ve zalimler için küçük lokmalara çevirir. Biz evimizde, sokağımızda, coğrafyamızda basit mevzuları aramızda sorun ederken, bir yerlerde kardeşlerimizi tek dişi kalmış canavarların ağzına attığımızı bilmek zorundayız.
Ne için, ne maksatla, nerede, nasıl birbirimizle uğraşıyorsak artık arlanma uslanma zamanımız çoktan geldi geçiyor.
Vakit, şu Hadis-i Şerif’in anlattığı himmeti kuşanma vaktidir: “Din kardeşin zalim de mazlum da olsa ona yardım et.” Birisi; “Ya Rasulallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zâlimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz? deyince” Efendimiz(sav): “Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir” buyurdu. (Buhârî, Mezâlim 4; İkrâh 6; Tirmizî, Fiten 68)
Şu anda hatalara, kusurlara bakacak durumda değiliz. Haçlı sürüleri, bizi ayırmadan katlediyor. Birlikteliğimizle, kendimize gelmekten başka hiçbir seçeneğimiz yoktur.