• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

               Kocasının bir işte çalışmadığını, evin bütün yükünün kendi omuzları üzerinde olduğunu belirten hanımefendi okuyucumuz şöyle diyor:

            “Dört çocuğumuz var. İkisi üniversitede, biri lisede, diğeri de ortaokulda okuyor. Ciddi masrafları oluyor. Kocam daha önce devlet memuruydu. Ona iftira attılar, iki sene önce görevden uzaklaştırıldı. Onun gibi işten çıkarılan başkalarını da duyuyorum. Hepsi bir şekilde iş bulmuşlar ve çalışıp evlerine bakıyorlar. Ama benim kocam, üç dört yere gitti, gel başla dediler, maaşı az diyerek çalışmadı. Kaynım ticaretle uğraşıyor, o yanına çağırdı, bu sefer de ‘işçisi olmam` dedi onu da kabul etmedi. Sonra kalkmış diyor ki, “yirmi iki sene ben size baktım, şimdi de siz bana bakın.”

             Biz de iki komşu kadın, ev yemekleri diye bir işyeri açmıştık. Son zamanlar dükkanın giderlerini karşılamakta zorlanıyoruz. Hem dükkan, hem ev, hem kocam, hem çocuklar benim belimi büküyor. Midemde ülser başladı. Zaten tansiyon hastasıyım. Eşim için ne olur bir şeyler tavsiye edin..”

            Çok garip ve nice sırlarla, hikmetlerle dolu bir imtihan dünyasındayız. Kimisi evladıyla, kimi eşiyle, kimi borçla, alacakla, kimi hasımla, kimi hastalıkla ve daha binbir türlü bahaneyle sınanıyor. Kendi dertlerini sayıp dökenler, başkasının halini güllük gülistanlık zannediyor. Halbuki dün, bugün, yarın yani doğumla ölüm arasında bir takım zorluklarla denenmeyen hiç bir Allah`ın kulu yoktur. Ancak herkese kaldıracağı kadar yüklenmektedir.

             Daha önce aldığı maaşın üçte birine, üstelik de daha ağır bir işte çalışmak elbette ki kolay kabullenilmez. Burada rızkı, dilediğine genişleten, dilediğine daraltan Rezzak-ı Kerimin takdirine öyle bir teslimiyet ve rıza lazım ki, imtihan başarıyla kazanılmış olsun. Bunun için de yenilenen bir yakîne ihtiyaç var. Kocanız, Kur`anla gerçekten haşir neşir olsa, orada mesela Hz. Eyyub(as)`ın kıssasından kendisine dersler çıkarırdı.

           Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz. Kaldı ki, bereket derken evvela kazancın çokluğu değil, helalliği anlaşılır. Ancak daha önemli olan ise, zaruret hallerinde maaşın azlığı çokluğu veya filanın emrinde olmak gibi hususları gerekçe gösterip çalışmamanın akılla, mantıkla, izanla ve insafla bağdaşmayacağı gerçeğidir.

             Okuyucumuz, kocasının çalışması için seçenek arayışını ve ısrarını sürdürmelidir. Bu meselenin zamanla aşılabileceğine dair ümidini de canlı tutmalıdır.

             “Şimdiye kadar ben baktım” sözü de, her açıdan tehlikelidir ve itibar edilmez. Herhangi bir engeli yok iken ve eli ayağı tutmakta iken, bir erkeğin eşine ve çocuklarına bakma yükümlülüğü aynı zamanda onun fıtri temayülüdür. Buna direnen kimsede birtakım kişilik bozuklukları da nükseder. Haliyle mesele, onun, hem akıl, ruh ve beden sağlığıyla hem de haysiyetiyle ilgilidir.

           Çalışma, üretme ve kazanma hedefi olan insanlar için ekonomik sıkıntılar geçicidir. Yeter ki Allah`a tevekkül edilsin.

           Dua bekleriz.