Güzel bir film: ABD`yi çıldırtmak
ABD`nin bir ve iki numaralı isimlerinin maganda tutumlarının ardından, Savunma Bakanı Jim Mattis, Trump'ın yaptırım tehdidinin askeri ilişkileri etkilemediğini, Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olduklarını açıkladı ve şaşırttı ama bu yüzden hemen, büyük şeytan kaç başlı acaba diye sormaya gerek yok.
Basit bir iyi polis kötü polis oyunu ile şimdiye kadar ördükleri bütün kirli tuzaklarıyla işledikleri cürümler yetmezmiş gibi Türkiye gibi kocaman bir ülkenin elinden hem papazı hem zaten tükenme noktasına gelen adalete güven duygusunu almak gayretindeler.
Evanjelik taassup, siyonist şebekenin işgal ve istila konforu uğruna artık tüm kartlarını açıktan oynuyor ve bu durum, zaten hedefledikleri ‘kıyametin kopuşunu hızlandırma` fikrini tüm dünya halklarının zihninde pekiştiriyor.
Daha düne kadar, şerrinden aşırı derece kork(utul)an kalabalıkların, her şeyi görür, her şeyi duyar, her rejimi değiştirebilir, her oyunu yalnız o kurar, her ekonominin ipi onun elindedir, her istediğini satın alır gibi kendisine -haşa- ilahlık izafe edilen ABD`nin, jandarmalığını yaptığı dünyaya, resmen küçük, şımarık bir çocuk gibi; “şu Turkey denilen ülke papazımı aldı, vermiyor, ben de onun topunu alacağım, oynamıyorum işte” deyişi bir zafer olarak görülebilir. Ancak korkup teslim olmamak şartıyla.
Büyük şeytanın şürur, zulüm, fitne, fesad ve şenaetine karşı görüşülecek, yan yana gelinecek ve birlikte hareket edilecek devletler çoktur ancak sığınılacak tek güç Allah azze ve celle`dir.
Peki, bir devletin Allah`a sığınması nasıl anlaşılmalıdır? Bu sualin cevabı herhalde sadece, “başta rüesası olmak üzere, halkının ekseriyetinin Allah`a halisane dua ve ibadette bulunması” gibi kolay olmasa gerektir.
Mesela şu ayette emredilen husus ile sığınmalıdır: “Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Ki, bununla, Allah'a düşman olanları ve size düşmanlık edenleri ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer düşmanları korkutup caydırasınız..” (Enfal 60)
Küresel şeytanların şerrinden Allah`a sığınacak bir devletin, kimi razı etmek için çalışacağı da haliyle bellidir.
Menfaat derken birilerinin veya bir kesimin değil, tüm raiyyetin, adalet ve emanet derken de herkesin kastedildiği ve bu konuda çok hassas davranıldığı bir devlete, sığındığı dergahtan şecaat gibi, halkın yekvücut olması ve şehadet aşkı gibi nice lütuf verilecektir.
Ev hapsine konularak, arkasındaki bedenin nabzı ölçüldüğüne göre papazın filmden çıkması an meselesidir.
Takasın diğer tarafı bundan sonra çok da önemli değil. Çünkü yetmiş yıllık stratejik ortaklığını bir papazının özgürlüğüne satan ABD için Türkiye, bundan böyle, bölge projeksiyonunda kaybedilmiş bir eski ortaktır.
Yine bundan sonra ABD ile ikinci bir bahar yaşanma ihtimali için taviz verecek olan ülke de Türkiye olmayacaktır.
Zira, Trump`ın en son ekibi diplomasi ve siyaset dilini işgal rejimi dışındaki bölge ülkeleri için gereksiz bir lüks olarak görmektedir.
Her neyse, batılı dostlarının da giderek sırtlarında taşımakta zorlandıkları bir yaşlı kovboya bunakça laflar söyleten bir ülke için yeniden umutlanmak çok güzel.
Hele de filmin devamını merakla beklerken…