``Damat adayı iyi ama ailesi sorunlu``
Kızını istemeye gelen ailenin düzensizliği nedeniyle karar vermede zorlandıklarını belirten hanımefendi okuyucumuz şöyle diyor:
“Kızım dil kursuna gidiyordu. Aynı kursa gelen bir genç varmış. Otelde çalışıyormuş. Kızımla görüşmüşler ben de tanımak için evlerine gideyim sorayım filan dedim. Ev kirli, dağınık, çok kötü kokuyordu. Evli iki kızı varmış, ikisi de eşlerinden boşanmışlar. Kızın babasına güya daha önce dolandırıcı diye iftira atılmış ve bir buçuk sene hapis yatmış. Kızımı isteyenden başka iki oğulları daha varmış. İkisi de işsizmiş, birisi bir kavgada vurulmuş, ayağından özürlüymüş. Oğlanın üç tane amcası var ama bunlarla miras yüzünden küslermiş, konuşmuyorlar. Evde düzenli beş vakit namaz kılan yok. Kızıma bunları anlattım. Dünür gelen oğlanın hepsinden farklı olduğunu, namazını aksatmadığını, kötü bir huyunun olmadığını ve ailesinin hatalarına üzüldüğünü söylüyor. Kocama da söyledim. O da ben kızımı vermem ama kendisi çok ısrar ederse yapacak bir şey yok, sen onu vazgeçirmeye çalış dedi. Kızıma da ne anlatsam fayda etmiyor.
Tamam çocuk; efendi, saygılı ve ahlaklı ama ailesi bir türlü güven vermiyor. Kızımın geleceği için endişeleniyorum. Nasıllar diye komşularına filan sorayım dedim. Onlar da zaten hep akrabalar. Yakında istemeye gelecekler, şaşırdım kaldım..”
Günümüz insanının günahlarının dünyevi cezalarından birisi de güvensizliktir. Bireyselleştikçe bencilleştiğimiz, bencilleştikçe de başkasını kendimiz gibi görmeye başlıyoruz ve hayatın her alanında evham, kaygı, tereddüt, kuşku ve itimadsızlıkla kendimizi daraltıyoruz.
İmanın dayanakları olan emanet, selamet, samimiyet, hasbilik, muhabbet, şefkat, merhamet, anlayış, müsamaha, tevekkül, sabır ve dua gibi manevi güvenceleri ise çok zorda kalmadıkça hatırlama gayretinde değiliz.
Ayet-i kerimeler, “hiç kimsenin bir başkasının günahı nedeniyle suçlanamayacağı” hususunda bizi uyarır.(Fatır 18, Necm 38) Bu konuda gerek peygamberlerin(asm) kıssalarında gerekse sahabelerin ve sonrakilerin hayat öykülerinde çokca örnekler okuruz
İnsanı insan eden imanı, salih ameli, ihlası ve takvasıdır. Bunlar noksan ise elbette ki soy, nesep, aile, aşiret, milliyet gibi kan bağı ile gelen olumlu olumsuz vasıflar nükseder.
Damat adayından önce kızınıza güvenmeniz gerekir. Eğer kızınızda İslami bir bilinç ve bu yönde sağlam bir bakış açısı varsa, tercihlerini de buna göre yapacaktır. Ancak onda bu anlamda ciddi bir zafiyet varsa, isteyen kişinin kendisi veya ailesinin keyfiyeti çok da önemli değildir.
Bahsettiğiniz emareler, onlardan şüphelenmeniz ve güvensizliğiniz için karine olabilir ancak halihazırda onları kızınıza eziyet vereceklermiş gibi töhmet altına alacağınız kadar net bir kötülüğe de sahip değiller.
Dolayısıyla çocuklarının sıkıntıları veya evlerinin dağınıklığı üzerine hemen eksi puan verip damat adayının iyi yönlerini de buna kurban etmeniz biraz peşin hükümlü olduğunuzu gösterir.
Oğlanın ailesi yerine bizzat kendisini teşhis etmeniz, güven beklentinizi ona yöneltmeniz ve onun ailesi için de hüsn-ü zan beslemeniz daha evlâdır. Zira Hadis-i Şerif`te belirtildiği üzere “sözlerin en yalanı su-i zandır.” (Buhari, Vesâyâ 8; Müslim, Birr 28)
Damat adayının -sizin de dediğiniz gibi- ahlakı güzelse, saygılı ve efendi ise, zararlı bir alışkanlığı, çirkin bir huyu yok ise, namazında niyazında ise, bunların ötesinde daha başka kriter aramak ne kadar doğrudur, onu da sizin takdirinize bırakalım. Siz kolaylaştırın, dua edin, neticeyi Allah`a bırakın. İnşallah hayırlısı olur.
Dua bekleriz.