Durdurun Dünyayı, Hızına Yetişilmiyor
Türkiye dolar krizinden İdlib kargaşasına doğru gitgel yaparken ABD ve Rusya arasında savaş diplomasisinin en yoğun trafiğini yaşıyor.
Bir gün Astana, bir gün Soçi, bir başka gün Tahran…
Ne Nihat Doğan`ın alıkoyduğu kız çocukları ne de HSYK üyesi FETO`cu hâkimin çöp kutusu yanında kafasına kurşun sıkılmış haldeki cesedi basında kendine yeterince yer buldu.
İzmir`in kötü kokuları konuşulmuyor bile.
Yerel seçimler konusu tamamen yerel bir sorundan ibaret gibi.
Muharrem İnce`nin “Apolet tartışmasında ‘yanlış yaptım` dedim ama sonradan tekrar ölçüm yaptığımda yanlış yapmadığımı anladım” sözüne doyasıya gülemedik bile.
Eski YÖK başkanının FETÖ`den tutuklanması neredeyse haber değeri bile taşımazken yeni ÖSYM başkanının kafatasçılığa varan deli saçması paylaşımlarına da doğru dürüst değinen olmadı.
Muhabirler, hangi haberi öne alma kararsızlığından neredeyse birçok haberi es geçerken, köşe yazarları, hangisini yazayım kaygısından en kabız dönemlerini yaşıyor.
Haberler gırla; ama hangisini yazma kararsızlığından yazamayacak durumda olmak, ne kötü bir ruh hali?
Hangisini yazmak isteseniz her yazı üçüncü sayfa haberi gibi gelir.
Önem sırasını belirlemek oldukça güç.
11 Eylül saldırıları arkasındaki ABD`nin kirli tezgâhını anlamanız için dâhi olmanız gerekmez. 11 Eylül saldırılarının özelde Ortadoğu genelde İslam dünyasının dizayn edilmesi için uyduruk bir gerekçeden ibaret olduğunu fark etmemek için alık olmak gerekir. Ancak aradan onca yıl geçmesine rağmen ABD`nin emperyalist iştahı doymak bilmiyor.
Bir rahip için kıyameti koparan ABD ne yazık ki 15 Temmuz saldırılarının bizzat içinde olan yüzlerce tasmalıyı bırakın teslim etmeyi onların teslim edilmemesine uyduruk bir gerekçe üretme tenezzülünde bile bulunmuyor.
12 Eylül darbesinin perde arkasındaki güç olan ABD, 28 Şubat, 15 Temmuz girişimleriyle darbe serisine devam etmektedir.
ABD`yi müttefik veya dost diye tanımlayanların dost kazığına alıştıklarını müşahede etmekteyiz.
Bütün bu olanların yanında ne bizim yerli üretim hamlemiz var ne yerli ve milli duruş sergileyen bir devlet anlayışımız.
Kendisini milli diye tanımlayanların milliyetçi, kendisini milliyetçi diye tanımlayanların kafatasçı olduğu bir ülkede ortak paydada buluşmak çok kolay olmasa gerek.
Ortak paydada buluşmak her ne kadar zor da olsa Batı dünyası bizi bir paydada toplayabiliyor.
İdlib`e atılan Rus füzesi, Rus yanlısı Suriyeliyi ayır etmeden katlederken aynı bölgeye atılan bir ABD füzesi de ABD tasmasıyla dolaşan ve ABD muhalifini aynı enkaz altında buluşturabiliyor.
Mademki düşman füzesi bizi ayırt etmeden topyekûn yok edebiliyor. Öyleyse biz farklılıklarımıza takılmadan ortak paydada buluşma gayretine girelim.
Düşman mermisi bizi sığınaklarda, enkaz altlarında, hicretlerde bir araya getirmeden…