• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Zeki Güven dosyası sıradan bir dosya değildi ancak sıradanmış gibi geçiştirildi yaklaşık bir buçuk ay önce…

“Hocaefendinin köpeğiyim” diyen prof. titrli şahıs cezaevinde kalp krizinden ölünce dosyayı tekrar açmak veya bu yazıyı yazmak elzem oldu.

Çok konuşulması gereken bir davanın, ve dahi dosyanın, vak`a-i adiyeden gibi geçiştirilmesi kimlerin işine geliyor?…

Veya haberin sıradan bir habermiş gibi sunulması kimlerin tezgâhı?

FETÖ`nin sosyal medya hesapları bile doğru dürüst olayın ajitasyonunu yapmadılar.

*****

Zeki Güven, sıradan bir isim değildi…

Sıradan bir FETÖ elemanı ise hiç değildi.

Örgütün “altın nesil” diye tanımlanan kilit elemanlarından biriydi…

Deniz Baykal ile MHP`li eski yöneticilerin kirli hayatlarına ilişkin görüntülerin internet ortamında yayınlanmasıyla ilgili davanın önemli sanıklarından…

Ankara eski İstihbarat Şube Müdürü…

Zeki Güven Sincan 1 No`lu F Tipi Cezaevi'ndeki yatağında ölü bulundu.

Gerekçe iki sözcükle not düşüldü: Kalp krizi.

Ancak olay bu kadar da basit bir vak`a-yı adiyeden görünmüyor.

Ankara`daki FETÖ kumpaslarını gerçekleştiren kadronun en tepesinde bulunan isim olan Zeki Güven sustu mu, susturuldu mu?

FETÖ`den tutuklu kırktan fazla insanın şimdiye kadar intihar etmesi, kendisini dev aynasında gören zihniyetin gerçeklerle yüzleşince ki hayal kırıklığı olarak tanımlandı bugüne kadar.

Haşhaşi tarikatı müritleri gibi kendilerini feda edip saklı bilgilerini mezara götürme fedakârlığı olarak da okunabilir aslında.

Susturulma ihtimali de olasılıklar arasında…

Kim tarafından yapıldığına gelince…

Örgüt de yapabilir susturma adına, örgütün üstü olan, örgütü taşeron olarak kullanan küresel güçler de yapabilir.

Amaç, örgütün kirli ilişkiler ağının deşifre edilmemesi…

Örgüt öteden beri zaten “Biz İslami bir hareket değiliz, biz hizmet hareketiyiz” demiyor muydu?

Kime ve neye hizmet ettiklerini hiçbir zaman açıklamadılar.

Öyle ya;

Hizmet olarak hangi garip gurebanın sorununa el uzattılar?

Hangi dul ve yetimin başını okşadılar?

El uzattıkları yetimin zeki olmasına dikkat edip iradesine ipotek koymadılar mı?

Hangi aileye gittilerse ailenin gözde çocuğunu mankurtlaştırmadılar mı?

Zeki çocuğu olmayan veya zengin olmayan aileyle temasları hiç oldu mu?

Bütün bu soruların cevabı kocaman bir “hayır” ise “hizmet” dedikleri kavramla kime veya neye hizmet ediyorlardı?

İşin aslına bakarsanız;

“ABD isterse hemen giderim” diyen örgüt lideri bir anlamda ABD`nin emrine amade bir hareket olduğunu ikrar etse de,

Rusya “ABD`ye ajan yetiştiriyorlar” gerekçesiyle okullarının Rusya`da açılmasına izin vermese de,

NATO`da görevli otuz altı muvazzaf askerin otuz dördü iltica talebinde bulunup ülkeyi satsa da,

Örgütün tavanındaki altı yüz elemanın beş yüz doksan beşini ABD, 15 Temmuz darbe kalkışmasından önce, ülkesine çekip korumaya almışsa da,

NATO yetkilileri 15 Temmuz kalkışmasından sonra “en çok biz zarar gördük” diye akıllara ziyan açıklamalar yapsa da,

Hatta ve hatta örgüt lideri çıkıp “ben şimdiye kadar hepinizi kandırdım, sövene dilsiz gerek dedim ama sövmedik kimse bırakmadık; dövene elsiz gerek dedik ama dövmeyen, bizi besleyen, bize çocuğunu emanet eden, sadakasını, zekâtını, infakını esirgemeyen Anadolu halkının tepesine bomba yağmuru olduk, ölüm mangaları biçiminde kanlarını akıttık, başından beri bir ihanetin içindeyim ve ömrümün sonunda Allah`tan tövbe diliyorum, hizmet dediğim bir ihanet hareketiydi ve ben günahlarımdan dolayı pişmanım, bugünden sonra kimse kendini kullandırtmasın, kirli bir şebekenin içindesiniz, zemzem diye pazarladığımız hareket kanalizasyon sularından daha kirli” dese de, taban FETO`nun “tedbir” adını verdikleri gizlenme adına yaptığına inanacak ve yanlış kararından bırakın dönmeyi, bulunduğu yeri sorgulamayacak bile…

Öyleyse büyük kitabın diliyle söyleyelim:

Akletmezler mi?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları