GÜL`ün Solduğu Akşam
Okuyanlar bilir, başlık Erdal Öz'ün, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamının işlendiği bir romanına ait.
'On yıllar önceki bir olayın işlendiği ve yıllar önce basılan kitabın gündemle ne ilgisi var' diyenlerimiz olabilir.
Ancak dört beş yıldır kenarda gibi durup kenarda durmayan, siyaset dışı gibi durup dibine kadar siyasetin içinde olan Abdullah Gül'ün açıklamalarını irdelersek yolumuz Deniz Gezmiş'in ev arkadaşı Celal Doğan'la da kesişecek, CHP ile de kesişecek, Ferhan Şensoy, Yılmaz Özdil, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun ve hatta Darbükatör Baryam namıyla bilinen Müjdat Gezen'le de kesişecek.
Yoksa siz 28 Şubat'ta namaz kılınan okulları ve namaz kılan öğrenci/öğretmen avına çıkan çakallarını yollayan Uğur Dündar'ın "Erbakan Ödülleri" töreninde ödül vermesini bir tesadüf olarak mı algıladınız?
Aynı programda Gül'ün bulunması, spontane bir durumdan ziyade bir mutabakatın basamaklarından sadece biriydi?
Evet, Gül uzun zamandır bir çabanın içindeydi.
Gezi Olayları'nda "mesaj alınmıştır" diyerek gezizekalılara bir tebessüm etmesi bu çabanın belirtisiydi.
O mesajı alması gereken herkes o gün almıştı.
17/15 Aralık'taki Gül'ücük kendi tabiriyle "çok geniiiş katılımlı bir toplumsal mutabakatla" kahkahaya dönüşecekti ki bunu fark eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimi öne alarak Gül'ün baharı görmeden solmasını sağladı.
Dolayısıyla seçime sadece girme yeterliliği olan partiler değil, Abdullah Gül de hazırlıksız yakalandı.
Son güne kadar beklenti içinde oldu.
Saadet'in çabalarından medet umdu.
Karşısına Akşener bariyeri çıktı.
HDP'nin "Gül'ü destekleyebiliriz" açıklamasından sonra bir daha umutlandı ki eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu'nun meclisteki basın açıklaması Gül'ün planlarını altüst etti.
Ahmet Davutoğu'nun açıklamaları Gül'ün hayat damarlarından birini kesti.
Erdoğan'ın Bülent Arınç'la konuşması da Abdullah Gül'ün umut bağladığı bir kalenin daha düşmesi anlamına geldi.
Gelinen son noktada açıklama yapmak zorunda kalan Abdullah Gül, son açıklamasında bile kapıları tamamen kapatmadı.
"Çok geniiiiş katılımlı bir mutabakat söz konusu olursa o zaman biz arkadaşlarımızla üzerimize düşeni yaparız" açıklaması ile kendince iktidara ensendeyim demeye getirdi.
Ancak bu açıklamanın toplumda karşılığı Gül'ün hiç de sandığı gibi değildir.
Gül, bu son açıklamalarıyla on birinci cumhurbaşkanı olarak değil Sezar'ın Brütüs'ü olarak anılacak.
CHP SEÇMENİ OLMAK/OLMAMAK
Bu yazıyı okuyan bütün okuyucularım acayip şanslısınızdır.
Evvela CHP seçmeni olmadığınız için ne kadar şükretseniz azdır.
Seçim konuşulduğunda ıkınıp sıkınma gibi bir durumunuz yok.
İttifak kurduğunuz partinin adını gizlemekten imtina edecek bir urumuz yok.
Solda aday değil adam bulamadığı için sağdan medet umacak kadar düşkün de değilsiniz.
Bütün başarılarınız tek parti olarak seçime katılıp birinci olmaktan ibaret de değildir.
Sonra iktidarın ıskartaya çıkardığı elemanlarını kurtarıcı olarak görecek kadar acziyet içinde değilsiniz.
Yeis ve karamsarlığın müminin özelliği olmadığını bilen okuyucularım seçim dolayısıyla girdikleri evde Allah kelamını konuşmanın en büyük kazanım olduklarının şuurunda olduğu için CHP seçmeni ile empati kurmakta ziyadesiyle zorlanır.
Düşünün koca kelli felli adamlar toplanmış ve genel başkanınız bir sandık gösterip "bizim adayımızın ismi bu sandıkta" diyor, siz kendinizi nasıl hissederdiniz?
Ya yarın öbür gün bir tüp ve şişe gösterip elli yıl sonraki adayımız derse Kılıçdaroğlu!